tag:blogger.com,1999:blog-74504307435181157022024-03-14T02:08:50.317-07:00Kişisel Gelişimin TEK Adresiadminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.comBlogger63125tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-3899151742506048652011-05-14T03:19:00.000-07:002011-05-14T03:19:29.226-07:00Aydınlanma nedir?Herkesin ağzında bir aydınlanmadır gidiyor. Nedir bu aydınlanma denilen? Aydınlanan insanlar ışıl ışıl mı gezer? Kim bunlar, yaşamları nasıl, aramızda yaşıyorlar mı? Yoksa artık yaşamdan elini eteğini çekip görünmez bir şekilde mi yaşıyorlar? Ve daha onlarca soru var kafalarda.<br />
<br />
Ben, aydınlanmanın veya İngilizce adıyla Enlightenment’ın en sevdiğim tanımını söylüyorum.<br />
<br />
“Aydınlanma, artık aydınlanmanın öneminin olmadığı durumdur.”<br />
<br />
Aydınlanma aramakla bulunan bir şey değildir. İlahi olanla aranızdaki iletişimin önüne, egonun koyduğu engellerden kurtularak varılan bir durumdur.<br />
<br />
Hamın, pişip yanmasıdır.<br />
<br />
Aydınlanma gerçekleştikçe zihniniz sakinleşir, sessizleşir ve duygusal yüklerinizden kurtulursunuz.<br />
<br />
Lao Tsu’nun çok sevdiğim sözü:<br />
<br />
“Öğrenmenin yolunda her gün yeni bir şey eklenir hayatınıza. Tao’nun yolunda ise sizden her gün bir şey eksilir.”<br />
<br />
Bugüne kadar hayatın üstümüze eklediklerinden ve egomuzun bize yüklediği tutsaklık zincirlerinden kurtulmaktır aydınlanmak.<br />
<br />
Aslında insanın en doğal durumudur. Doğduğumuzda dünyaya geldiğimiz haldir. Ardından unuturuz bu halimizi . Tekrar bu hale dönmek için üstümüze giydiklerimizi soyunup eski halimize döneriz.<br />
<br />
Bir gün bir üniversite hocası, aydınlanmış bir üstadla sohbete başlar. Aydınlanmanın ne olduğunu öğrenmek istiyordur.<br />
<br />
Görüşmeleri sürerken üstad bir kaba çay dökmeye başlar. Fincan dolduğu halde, üstad çayı dökmeye devam eder ve kap taşmaya başlar.<br />
<br />
Profesör sıkıntılı bir şekilde:<br />
<br />
— Fincanın dolduğunu görmüyor musunuz? Bence çayı dökmeyi durdurmalısınız.<br />
<br />
Üstad sakin sakin cevaplar:<br />
<br />
— Bu fincan gibi sen de kendi fikirlerin ve yargılarınla dolusun. Sen kendini boşaltmadan önce ben sana nasıl aydınlanmayı anlatabilirim?<br />
<br />
Deeksha için aldığım eğitimde öğrendiğim Bhagavan’ın sözü “Learning is unlearning- (Öğrenmek, bildiklerini unutmaktır)” benim için anlaşılmaz gelmişti. Ardından ne demek istediğini zaman içinde anladım. Gerçekten yaşam içinde oluşturduğumuz fikir, yargı ve kalıpları bir kenara atıp unutmadan, yeni bir bakış açısına geçmek mümkün değil. İnsanın en zorlandığı basamak da bu zaten. Senelerdir doğru bildiği, özene bezene biriktirdiği düşüncelerden sıyrılıp çocuk gibi düşünmeye başlamak.<br />
<br />
Yani hayata yargısız bakabilmek. Yani, olanı olduğu gibi deneyimlemek. Yani yaşamın her anını, içinde coşkuyla karşılamak. Bu düzeye ulaşabilmek için bir çok aşamadan geçmek lazım:<br />
<br />
▪ Neler düşündüğümüzü gözlemeliyiz.<br />
<br />
▪ Zihnimizde ne gibi düşünceler ve kalıplar var ve bunların kökenleri nereye dayanıyor bulmalıyız.<br />
<br />
▪ Neden bazı düşünce paternleri sürekli kendini tekrarlıyor ve neden farklı düşünemiyoruzu araştırmalıyız.<br />
<br />
▪ Düşünce proseslerini nasıl düzelteceğimizi deneyimlemeliyiz.<br />
<br />
▪ Duygulanımlarımızı takip etmeliyiz.<br />
<br />
▪ Duygulanımlarımızın esaretinden kurtulabilmek yani güçsüz hale getirebilmek için yöntemler geliştirmeliyiz.<br />
<br />
▪ Eski ve şu anda işimize yaramayan inanç ve düşünce kalıplarından uzaklaşmak için farkındalığa geçmeliyiz.<br />
<br />
▪ En önemlisi kendimizin her yanını tek tek inceleyip, tüm bu yönlerimizle kendimizi kabul etmeliyiz.<br />
<br />
Yukarıda yazdıklarım ve daha nicesi gerekiyor bu süreci tamamlamak için. Ama hepsinin temeli de kendini çalışmaktan başlıyor.<br />
<br />
Bir diğer önemli nokta da aydınlanma denildiğinde birçok kişinin kafasında mistik ve gerçek üstü deneyimler belirir. Esasında aydınlanma yaşamsal bir değişimdir. Aydınlanmış bir yaşam, ayakların daha çok yere bastığı bir yaşam tarzıdır.<br />
<br />
Bir kişinin aydınlanmış bir insan olduğunu anlamak kolay değildir. Çünkü ben artık aydınlandım diye ortalıkta gezinmez, reklam yapmaz. Yüzünde hiç değişmeyen bir huzur ifadesi vardır. Ama sakın hayattan koptuğunu zannetmeyin! Aydınlanmış insan yaşamın ve hayat mücadelesinin içinden kaçmaz. Yaşamı sürekli onurlandırır ve getirdiklerini saygı sunarak karşılar.<br />
<br />
Ortalıkta ben artık aydınlandım nidalarıyla dolaşan insanlar gördüğünüzde onlardan fersah fersah kaçın. Gerçekten aydınlanmış olanın bu tip egosal oyunlara ihtiyacı yoktur. Kendini göstermek zorunda değildir, bu mertebede olan. Fakat ışığı o kadar yüksektir ki zaten pervane böcekleri gibi etrafında dönmeye başlarsınız.<br />
<br />
Diyelim ki aydınlanma sürecini geçtiniz ve Nirvana’ya ulaştınız, bundan sonra ne yapacaksınız ?<br />
<br />
Cevabı çok basit:<br />
<br />
Yaşamın her anını onurlandırarak yaşamaya devam edeceksiniz.<br />
<br />
Yapılacak en ilahi eylemin yaşamak olduğu gerçeğini unutmadan…<br />
<br />
Dr. Erkan Sarıyıldızadminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-7640132911103633662011-05-14T03:18:00.000-07:002011-05-14T03:18:02.231-07:00Sekiz Erdem | KonfucyusSekiz Erdem, Konfüçyüs tarafından insana bırakılan izlenmesi ve uyulması gereken kriterlerdir. Sekiz erdem “Xiao (bir evlada yakışır şekilde hem ana babaya hem de onların yaşamlarına saygılı olmak), Ti (kardeşin şartsız bir şekilde ağabeyin lafını dinlemesi), Sadakat, Sözünü Tutmak, Nezaket, Adalet, Rüşvet Yememek ve Utanma” dır. Bu sekiz erdemden yoksun veya bunları unutan bir kişi insan sayılamaz çünkü o bir insan olmak için gerekli standartları unutmuştur. Sekiz erdemin birincisi Xiao’dır. Bazı kişiler diyorlar ki, yüz merhametli eylem içinde Xiao birincidir, yüz kötü eylem içinde ise müstehcenlik birincidir.<br />
<br />
“Hayvandan daha kötü olmak” sözünün ne anlama geldiği konusunda konuşalım. Kuzu dizlerinin üzerine çökerek annesini emer ve karga ise yaşlı annesini besler. İşte bu “Xiao” olarak adlandırılır. Horoz şafakta öter, yabankazı her bahar kuzeye ve her sonbahar güneye uçar. İşte bu “söz tutmak” olarak adlandırılır. Yabankazı veya yeşilbaşlı ördek eşini kaybettikten sonra ölene kadar bir daha yeni eş bulmak istemez. Bu “sadakat” olarak adlandırılır. Bir geyik iyi otlarla karşılaştığında bütün grubu çağırıp onlarla paylaşır, bir karınca yemek gördüğünde bütün koloniyi bir araya getirir. Bu “adalet” olarak adlandırılır. Lütfen bu dört erdemi hatırlayın, çünkü bir hayvan bile bu erdemi sürdürebilir. Eğer bir insan bu erdemlere hiç sahip değilse, o zaman bu kişi “hayvandan daha kötü” olarak düşünülür.adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-30666623844197721902011-05-14T03:16:00.002-07:002011-05-14T03:16:39.533-07:00YERLEŞMİŞ DUYGUYU DEĞİŞTİRMEKDuygunuzu değiştirebilmek için öncelikle uzun süre bastırmış olduğunuz öfke, kin, nefret, kapana kısılmışlık, çaresizlik gibi duyguları bulmak, onları trans altında ya da sadece yazarak dile getirerek çıkartmak gerekir. Çoğu zaman olumsuzdan olumlu duyguya geçmek, bu temizlik işlemi ile başlar. Bunun da bir süreç olduğunu hatırlatmak isterim. 1 veya 2 trans eşliğinde, evde kendi kendinize uygulayacağınız yazı tekniği ile birlikte uzun süre devam etmelidir.<br />
<br />
<br />
<br />
Bu süreç bittikten sonra, inanç kalıplarınız ile çalışmaya başlamanız gerekir. Her bir inanç kalıbı değiştirildiğinde, yeni duygu 21 gün süre ile vücuda tanıtılmalıdır. Eğer fiziksel bir değişim bekliyorsak, 3 ay boyunca olumlu duygu ile kalabiliyor olmalıyız.<br />
<br />
<br />
<br />
Olumsuz kalıplar kırılırken eğer çok köklü, değersizlik, kaybetme, yalnızlık, güvensizlik, ölüm korkularımız varsa, bunlar regresyon seansı ile temizlenmeli, ve daha sonra olumlu duyguların pekiştirilmesi yapılmalıdır.<br />
<br />
<br />
<br />
Ancak bu süreçten geçtikten sonra, çekim yasasını uygulamaya hazır hale geleceksiniz. Aslında çekim yasası hep var ve biz eğer müdahale etmezsek, bilinçaltımızda zaten duran kalıplar ve duyguları hayatımıza otomatik olarak çeker. Bu bize,neden bazı insanların para konusunda, bazılarının sağlık, kiminin çocuk , kimininse sevgili ve ikili ilişkiler konusunda sıkıntı çektiğini açıklar. Zaten hayatımızda iyi olan şeyler, olumsuz kalıp taşımadığımız alanlardadır.<br />
<br />
<br />
<br />
Peki, duygularımı olumlu hale getirdikten sonra, yani korkularımı temizledikten sonra ne yapmalıyım?<br />
<br />
<br />
<br />
Arzunuz her ne ise, öncelikle onu elde ettiğinizde neler hissedeceğinizi hayal edin ve bu duyguyu bedeninize iyice yayın. Artık o arzunuz zaten olmuş gibi hissetmeye devam edin. Yalnız, çekim yasası uygulamak isteyenler için 3 altın kuralı hatırlatmak isterim.<br />
<br />
<br />
<br />
Arzu ettiğiniz şey her ne ise, HERŞEYİN VE HERKESİN en yüksek hayrı ile, herkesi mutlu edecek bir çözüm ile hayatınıza gelmesini dilemelisiniz. Bunu ta yüreğinizin derinliklerinden istemelisiniz. Eğer gizli kıskançlık, kıyaslama, karşılaştırma, eziklik, öfke, kin, intikam gibi duygular ile bir şeyler dilerseniz, bu başka birinin aleyhine olacaktır. O başka biri bunu hak etse bile, ondan intikam almayı çok arzularsanız ne yazık ki evrenin sizin için çalışmasını yavaşlatmış olursunuz. Eğer sürekli hayal kurduğunuz ve olumlu düşünmeye çalıştığınız halde hala başarılı olmamışsanız, ?Acaba herkesin en yüksek hayrına olanı istememiş olabilir miyim? Acaba evrene çok müdahale etmiş olabilir miyim? Çok fazla detay vermiş olabilir miyim?? diye düşünmeli ve bunu düzeltmelisiniz.<br />
Çekim yasası bir kez çalışmaya başladığında, evrenin 3. boyut holografik yaşamda, (yani bildiğimiz fiziksel hayatta) zaman kavramı olduğu için belli bir süreye ihtiyaç duyar. Olayları birbiri ardına dizecek, o olaylarla ilgili olan kişilerin de en yüksek hayrını gözetecektir. Bu çok boyutlu, çok ilmekli bir örgü gibidir. Bu örgü süresince sabırla beklemelisiniz. Beklemek, aynı zamanda başkalarının da hakkına, süreç boyunca evrene ve Yüce Yaratan?a saygı duyduğunuzu gösterir.<br />
Sizin zihninizden daha yüksek bir zekanın evrende var olduğunu, yani Yüce Yaratan?ın daha yüksek bir boyuttan sizin için her şeyi görüp, tam da sizin gönlünüzdeki şekilde bunu sizden daha iyi çözebileceğini unutmayın. İnsanlar kendi zihinlerine güvenirler. Ama ne yazık ki, bizim zihinlerimiz KORKU üretir. LİMİTLİ VE KISITLI olduğumuzu düşünür. Problemleri sevgi ile değil, SAVAŞARAK çözme eğilimindedir. Zihnimize elbette ki güveneceğiz. Ama nasıl çözeceğimizi bilmediğimiz, korktuğumuz, ya da savaşmak ya da başka birinin hakkını çalmak ihtiyacı duyduğumuz bir yerde, muhakkak kendi ZEKAMIZIN KONTROLÜ BIRAKMASINI sağlamalı ve sırtımızı Yüce Yaratan?a yaslamalıyız. Kontrolcü kişiler, mutsuz olmaya eninde sonunda mahkumdurlar. Çünkü yukarıda tarif ettiğim gibi, duyguları ve kalpleri ile bağlarını kopartmış olurlar. Ve en önemlisi, çekim yasasının onlar için çözüm üretmesini engellemiş olurlar.<br />
<br />
Hepinize hayatta seçimlerinizi yaparken korku yerine SEVGİ yi kullanabilecek kadar ÖZGÜRLÜK diliyorum.<br />
<br />
Sevgilerimle,<br />
<br />
Seda Dikeradminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-54242893542122324442011-05-14T03:16:00.000-07:002011-05-14T03:16:00.011-07:00SUYUN ENERJİSİ<strong>Bedenimizin %75 su olduğuna göre bu maddenin görevini ne kadar rahat yapabildiğini anlıyoruz. Suyun hafızası olduğunu ve kelimelerin suyu somut bir biçimde etkileyebildiğini biliyormuydunuz?</strong><br />
<strong> Unutmayın bedenin %75 sudur, düşüncelerimiz ve konuştuklarımız bedenimizdeki suya kaydedilir ve o kalitede yaşarız. Şeklimizi, sağlığımızı ve hayatımızı biz oluştururuz. Yaşam muhteşem bir enerjisel danstır, frekansların uyumu, birleşmesi, çatışması, aşagı yukarı, saga sola, zıt yönlere dalgalanmasının dansı.</strong><br />
İÇİNDE SU OLAN ŞİŞENİN ÜSTÜNE YAZILMIŞ VEYA SÖZEL SÖYLENMİŞ OLAN SÖZCÜKLER, DÜŞÜNCELER, SUYA ÇALINMIŞ OLAN MÜZİK VEYA OYNATILMIŞ FİLM İLE SUYUN YAPISAL ÖZELLİĞİ DEĞİŞİR<br />
<img alt="" border="0" height="167" src="http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/AE/a_masaru150.jpg" width="150" /><br />
Masaru Emoto<br />
Yaratıcı Japon bilim adamı Masaru Emoto’nun bilimsel çalışmaları fotoğrafları ile yayınlanmış olan “The Message from Water” isimli kitabında bulunuyor.<br />
<strong>Bay Emotonun çalışmasında somut kanıtlarla insanın titreşimsel enerjisinin, düşüncesinin, kelime, fikir ve müziğin, hatta son yaptığı çalışmalarda suya oyantılan filmlerin dahi suyun moleküler yapısını etkilediğini ispat etmiştir. Su bu gezegendeki yaşamın kaynağıdır. Beden bir sünger gibidir ve hücre denilen trilyonlarca sıvı dolu odacıklardan oluşur. Yaşamımızın kalitesi sıvımızın kalitesi ile direk bağlantı halindedir. Su son derece uyumlu bir maddedir. Fiziksel şekli kolayca bulunduğu ortama adapte olur. Yalnız değişen sadece fiziksel şekli değildir, moleküler şeklide değişir. Çevresel enerji veya titreşimler suyun moleküler şeklini değiştirir. Bu anlamda su sadece görsel anlamda çevresel durumu yansıtmaz aynı zamanda moleküler anlamda da yansıtır.</strong><br />
<strong> Bay Emoto görsel anlamda bu moleküler değişimi belgelemekte. Su damlacıklarını dondurup fotoğraf çekme kapasitesi olan karanlık alan mikroskobu altında inceliyor. Yapılan çalışmalar çevresel etkilerin suda yarattığı moleküler değişimi açıkça ortaya koymakta.</strong><br />
<strong> Bay Emoto dünyanın değişik kaynaklarından alınan ve değişik durumlarda olan suların kristalize şekillerinde birçok büyüleyici farklılıklar keşfetti. Akarsulardan ve kaynaklardan alınan su çok güzel geometrik şekilleri olan kristal desenler gösterirken, sanayi ve yerleşimin yoğun olduğu kirli ve toksik suyun ve su borularındaki ve depolarda bekletilen durgun bozuk sular kesin olarak şekilsel bozukluk ve rastgele oluşmuş kristal şekiller oluşturuyor</strong><br />
<table border="0" cellpadding="0" cellspacing="0" id="AutoNumber2" style="width: 846px;"><tbody>
<tr> <td width="268"><img alt="" border="0" height="180" src="http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/AE/a_fujiwara_before.jpg" width="184" /></td> <td width="10"><br />
</td> <td width="254"><img alt="" border="0" height="180" src="http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/AE/a_fujiwara_prayer.jpg" width="218" /></td> </tr>
</tbody> </table>Fujiwara barajından alınan su Fujiwara barajından alınan suyun dua dan sonraki hali<br />
<table border="0" cellpadding="0" cellspacing="0" id="AutoNumber2" style="width: 846px;"><tbody>
<tr> <td width="8"><br />
</td> <td width="268"><img alt="" border="0" height="180" src="http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/AE/c_thank_you.jpg" width="235" /> teşekkür ederim</td> <td width="10"><br />
</td> <td width="187"><img alt="" border="0" height="180" src="http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/AE/a_love.jpg" width="173" /> aşk ve takdir</td> <td width="373"><br />
</td> </tr>
</tbody> </table><img alt="" border="0" height="207" src="http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/AE/beethoven_pastoral.jpg" width="208" /> <img alt="" border="0" height="180" src="http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/AE/a_kawachi_folk_dance.jpg" width="173" /><br />
Beethovenin Pastorali Kawachi yerel dans müziği<br />
<img alt="" border="0" height="180" src="http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/AE/a_heavy_metal.jpg" width="196" /><br />
Heavy Metal müzik<br />
<img alt="" border="0" height="177" src="http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/AE/a_hitler.jpg" width="209" /> <img alt="" border="0" height="180" src="http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/AE/a_mother_teresa.jpg" width="235" /><br />
Adolf Hitler Rahibe Teresa<br />
<img alt="" border="0" height="180" src="http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/AE/a_make_me_sick.jpg" width="226" /><br />
<span style="color: #993300;">Beni hasta ediyorsun seni</span><br />
<span style="color: #993300;">öldüreceğim</span><br />
<img alt="" src="http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/AE/Carapicuiba-1.jpg" /> <img alt="" src="http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/AE/Carapicuiba-3.jpg" /><br />
<strong><span style="font-size: 11px; line-height: normal;"><span style="font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif;">Duadan önceki kirli gölün suyu — 500 cc pet şişeye koyulup bir grup tarafından</span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 11px; line-height: normal;"><span style="font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif;"> <strong>dua edildikten sonra gölden alınan suyun hali</strong></span></span></strong><br />
<strong></strong><strong>Bu fotoğraflar suyun inanılmaz yansıtmalarını gösteriyor, canlı ve her duygu ve düşüncemize tepki veren bir madde. Suyun, çevresindeki titreşim ve enerjiyi kolayca kopyaladığı açıkça ortada. Su, bir şey söylendiğinde, aktarıldığı anda, anında etkilenmekte.</strong><br />
<strong></strong><br />
****************************************************************************************************************************<br />
<strong>İki ilk okul talebesi, okul için bir deney yapmışlar. İki farklı şişeye pişmiş pirinç koyup şişenin birine “Teşekkür ederim” diğerine ise “Seni Aptal” diye tekrarlamışlar. 1 ayın sonunda teşkkür ederim denilen pirincin renginin sarı ve kokusunun helmelenmiş pirinç gibi olduğunu ve Seni Aptal denilen pirincin ise simsiyah ve kötü kokulu olduğunu pirincin bile kelimelerden etkilendiğini görmüşler. Bu deney yayılmış ve bir çok insan aynı deneyi tekrarladığında aynı neticenin elde edildiğini görmüşler. Sizde deneyebilirsiniz, farklı kelime veya cümlelerle ne tür netice elde ettiğinizi görebilir söz ve düşüncenin etkisini bizzat gözlemleyerek yaşayabilirsiniz.</strong><br />
<img alt="" border="0" height="144" src="http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/AE/c_p89cr.jpg" width="248" />adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-4229365763843894542011-05-14T03:14:00.000-07:002011-05-14T03:14:59.595-07:00Düşünce kontrolüDünya herzman güzel şeyler sunmaz elbette..Size ve bize iyi ve kötüler sunuluyor.Hangisini görmek istersek onu görüyoruz.Psikoloğlara başvuran çoğu insanının aslında hayatlarında ciddi sorunları yoktur.Sorun olarak gördükleri konularda sorun bile yoktur.Onlar sorun olarak gördükleri için sorun haline gelmiştir.Bu bakış açısıdır onları mutsuz eden.Duygularımızı kontrol edemeyiz ancak onaları oluşturan düşünceleri kontrol edebilirz.Bizde oluşan duyguyu karşımızdaki kişi oluşturamaz biz izin vermediğimiz sürece.Herkes sadece ve sadece kendi düşüncesini kontrol edebilir.Kişi kendi duygusunu kendi oluşturur.Birgün aşırı tepki verdiğiniz bir davranışa başka zaman tepkisiz kalabiliyorsunuz çünkü değerlendirme kriteriniz değişmiştir.Aynı olaya farklı gözle bakıp farklı algıyorsunuz.<br />
Olayları değerlendirirken büyük resmi görebilen kişiler için değerlendirme yaparken objektif olup olumlu bakabilmek daha kolaylaşır.<br />
<br />
Yalnızca kendi penceresinden bakmayıp,başkalarının açısından görebilmeye EMPATİ diyoruz.Örneğin çevrenizde ukalalık yapan,size üstünlük saglayan,sizi yada başkalarını aşağılayan birileri mutlaka vardır.Bu kişiye sinirlenmek yerine aslında onun yoğun aşağılık kompleksi ile böyle davrandığını bilmek,aslında zorda olanın o olduğunu görmek onu algılıyış şeklinizi kökten değiştirir.Şartlar aynı kaldığı halde güçsüz olan taraftan güçlü olan tarafa geçebilir ve mutluluğu yakalaybilirsiniz.<br />
<br />
Neye üzülüp neye sevineceğinizi seçecek olan sizsiniz.Kime değer verip kimi umursamıyacağınıza siz karar veriyorsunuz.<br />
<br />
Çevremizdeki herkesi degiştirmemiz mümkün degildir.Bu yalnızca enerji ve zman kaybıdır.İnsanları değiştirmek için harcadığınız enerjiyi kendinize yöneltmeniz mucize yaratır.adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-64388250592263696812011-03-06T05:26:00.000-08:002011-03-06T05:26:43.791-08:00Hafıza Güçlendirme TeknikleriHafızanızı basit alıştırmalarla güçlendirebilirsiniz. Kolaylıkla her yerde çok zaman harcamadan yapabileceğiniz bu 10 alıştırmayla güçlü bir hafızaya sahip olabilirsiniz.Uzmanlar düzenli uygulandığında çok başarılı sonuçlar elde edildiğini belirtiyor. Ters el alıştırması: Sağ elinizi kullanıyorsanız, biraz da sol elinizi çalıştırmaya başlayın. Saçlarınızı sol elinizle tarayın veya çayınızı kaşıkla alışık olduğunuz yönün tersine karıştırın.<br />
<br />
Kalemi ters elinizle tutun. Biraz üreticiliğinizi kullanın ve daha neleri tersten yapabileceğinizi bulun. Tabii bulduklarınızı da hemen deneyin. Sonuç olarak, rutin alışkanlıklarınızı kırar ve beyninizin kullanmadığınız diğer yarısını da harekete geçirmiş olursunuz.<br />
<br />
Çocuk oyunu alıştırması: İşe veya alışverişe giderken, tıpkı bir çocuk gibi merak içinde bütün duyularınızı harekete geçirin. Bakın, dokunun, dinleyin, koklayın. Çiçek açan ağacın kokusunu keşfetmeye çalışın. Fırında satılan taze ekmeklerin kokularını algılamaya çalışın. Yürüdüğünüz zeminin özelliklerini hissedin. Caddede duyduğunuz sesleri ayrıştırın. Yanınızdan geçen insanların tek tek konuşmalarını dinleyin. Evinizde gözlerinizi kapatarak bir yerlere ulaşmaya çalışın. Kısacası, duyularınızı alışık olmadığınız tarzda kullanın. Bu şekilde çok ender yaptığınız bağlantıları canlandırır, beyninizin kapasitesini arttırırsınız. Eğer bu yaptıklarınızdan zevk alır ve insan veya olayları detaylı algılamayı sürdürürseniz, hafızanız her zaman canlı kalmaya devam eder. Duyu organlarınızın ne kadar fazlasını kullanırsanız, unutmak istemedikleriniz o kadar sağlam kalır.<br />
<br />
Harf alıştırması: Elinize bir gazete ve bir fosforlu kalem alın. Sırasıyla paragrafları okuyun ve çift yazılmış harflerin üzerini çizin. Örneğin, çift t ve m'lerin üzerini işaretleyin. Bir sonraki aşamada, kelime içinde birden fazla geçen harflerin üzerini çizin. Alıştırmayı yaparken, kelimelerin üzerinde fazla düşünmeyin ve hemen işaretleyin. Böylelikle konsantrasyon gücünüzün ne kadar uyarıldığını hemen hissedeceksiniz. Başarılı olma isteğiniz ve aldığınız zevk zihnin canlanmasını arttırır.<br />
<br />
Polisiye alıştırması: ''Dün akşam şu saatte ne yaptım, neredeydim, iki saat önce ne yaptım?'' gibi, genellikle polisiye romanlarında veya filmlerinde sorulan soruları kendinize yöneltin. Ve tabii cevaplamayı da unutmayın. Bu alıştırma sonucunda yaptıklarınıza karşı dikkatinizi geliştirebilirsiniz. Ayrıca kısa hafızanızı da harekete geçirmiş olursunuz.<br />
<br />
Yürüyüş alıştırması: Asker yürüyüşü gibi olduğunuz yerde hareket edin. Sol bacağınızı her kaldırdığınızda, önce sağ elinizle, sonra sol elinizle dizinize dokunun. Bu esnada o kadar esnek hareket edin ki, bacağınızı indirirken, kolunuz başınızın üzerine gelecek kadar yükselmeli. Bu hareketleri birkaç kez tekrarlayın. Bunu yaparken sadece kan dolaşımınız hızlanmaz, aynı zamanda koordinasyon yeteneğiniz de artar. Böyle çaprazlama hareketlerle beyninizin her iki tarafını kullanmış olursunuz.<br />
<br />
Ressam alıştırması: Burnunuzun ucunda bir fırça olduğunu hayal edin. Bununla havaya en sevdiğiniz renkte yatay bir sekiz çizin. Bu hareketi gevşek ve dengeli yapın. Kendinizi Leonardo da Vinci veya sevdiğiniz bir başka ressamın yerine koyun. Bu çizim hareketleri, yorgun zihninizi hemen canlandırır. Aynı zamanda beyni bloke eden stresi etkili biçimde yok eder.<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
<br />
Ajan alıştırması: Bu alıştırmayı daha çok sokakta yapacaksınız. Çevrenizde bulunan arabaların plakalarına bakın ve plakadaki harflerden kelimeler, hatta cümleler türetmeye çalışın. Böylece, sadece sıkışık trafiğin eğlenerek çabuk geçmesini sağlamaz, aynı zamanda kelime hazinenizi geliştirir ve beyninizi canlandırırsınız. Bu alıştırma, acil plaka ezberlemeniz gerektiği durumlarda çok işinize yarayabilir.<br />
<script type="text/javascript">
<!--
google_ad_client = "pub-3894654569311846";
/* 468x60, oluşturulma 03.10.2009 */
google_ad_slot = "3894268319";
google_ad_width = 468;
google_ad_height = 60;
//-->
</script><br />
<script src="http://pagead2.googlesyndication.com/pagead/show_ads.js" type="text/javascript">
</script><br />
Resim alıştırması: Bu alıştırmayla alışveriş listelerini çok kolay ezberleyebilir, hafızanızı güçlendirebilirsiniz. Bunun için kalem kağıt alın ve kağıdın üzerine bir tane mum, bir kuğu, üç kollu bir kaktüs, üç yapraklı bir yonca, beş parmaklı bir el, hortumunu yukarı kaldırmış bir fil, sola dalgalanan bir bayrak, saatli bir yumurta, sapının üzerinde duran bir pipo, davul yanında duran bir adam, iki deniz feneri ve bir saat çizin. Her resim bir sayıyı sembolize ediyor. Ardından sembolleri sayılara göre ezberleyin. Örneğin, mum biri, kuğu ikiyi, kaktüs üçü ifade ediyor. Bu sıralamaya hakim olduğunuzda, sembollere aklınızda tutmanız gereken bir listeyi koyabilirsiniz. Eğer bu bir alışveriş listesiyse, mumun süt şişesinin üzerinde durduğunu, kuğunun boynunda portakal filesinin asılı olduğunu hayal edebilirsiniz. Bu alıştırmayla, zihninizde listeler oluşturmayı daha kolay başarırsınız.<br />
<br />
Otobiyografi alıştırması: Düşünün ki hayat hikayenizi tekrar yazmanız gerekiyor. Burada, işe gittiğiniz ilkokuldan başlayabilirsiniz. Bunun için en yakın arkadaşınızın kim, tipinin nasıl olduğunu hatırlamanız gerekiyor. Tabii sınıfınızın düzenini, görüntüsünü de. Ayrıca sınıfınızın penceresinden neler göründüğünüzü de hayalinizde canlandırmaya çalışın. Bu alıştırmayla, kişilerle ilgili hafızanızı harekete geçirirsiniz.<br />
<br />
Hipnoz alıştırması: Özellikle stresli anlarınızda veya kaygıya kapıldığınızda olumlu kelimelerden destek almaya bakın. Bunlarla olumsuz düşüncelerinizi yok eder, hedeflerinize daha kolay ulaşmanızı sağlarsınız. Eğer önemli bir görüşmeden önce, hafızanızın sizi yarı yolda bırakacağından korkuyorsanız, her gün gözlerinizi kapatarak kendi kendinize tekrarlayacağınız bir cümle belirleyin. Örneğin, Benim için gerekli olan her şeyi biliyorum ve çok sakinim cümlesini tekrarlayabilirsiniz. Bu alıştdz. Ayrıca kısa hafızanızırmada önemli olan, bunu her gün uygulamanızadminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-65423553911590321342011-01-28T04:46:00.000-08:002011-01-28T04:46:31.024-08:00Dünya ile Rekabet Edecek Zehir Gibi Bir Bilgisayar Şirketi KurmakNasıl “Startup” Kurulur * Mart 2005<br />
<br />
(Bu yazı Harvard Bilgisayar Topluluğu’nda yapılan bir konuşmadan derlendi. Tam olmasını amaçlamadım; daha önce Hacker’lar ve Ressamlar ( Hackers and Painters) içindeki “Nasıl Servet Edinilir”de yazmış olduğum bazı konuları atladım.)<br />
<br />
Başarılı bir startup** yaratmak için üç şeye ihtiyacınız var: yetkin insanlarla yola çıkmak, müşterilerin gerçekten istediği bir şey üretmek ve olabildiğince az para harcamak. Başarısızlığa uğrayan startup’ların çoğu bunlardan birinde başarısız oldukları için bu duruma düşüyorlar. Her üçünü de yapan bir startup muhtemelen başarılı olacaktır.<br />
<br />
Düşününce bu da heyecan verici bir şey çünkü her üçü de yapılabilecek şeyler. Zor ama yapılabilecek şeyler ve başarılı bir startup genelde kurucularını zengin ettiği icin bu da demek oluyor ki zengin olmak da yapılabilir bir şey. Zor ama imkansız değil.<br />
<a name='more'></a><br />
<br />
“Startup”lar hakkında vermek istediğim tek mesaj bu. Ortada çözülmesi deha gerektiren sihirli zor bir aşama yok.<br />
Fikir<br />
<br />
Öncelikle vurgulamalıyım ki startup kurmak için çok parlak bir fikre ihtiyacınız yok. Bir startup’ın para kazanması insanlara ellerinde olandan daha iyi bir teknoloji sunmasıyla olur. Ve şu anda insanların ellerinde olan genelde o kadar kötü ki daha iyisini yapabilmek için üstün zekalı olmaya gerek yok.<br />
<br />
Mesela Google’ın amacı sadece berbat olmayan bir arama sitesi yapmaktı. Üç yeni fikirleri vardı: Web’in daha büyük bir bölümünü indekslemek, arama sonuçlarını linkleri kullanarak derecelendirmek ve rahatsız edici olmayan metin tabanlı reklamlarla temiz ve yalın Web sayfaları sunmak. Her şeyden evvel, kullanışlı bir site yapmakta kararlıydılar. Google’da mutlaka şahane teknik numaralar da var ancak genel olarak amaçları basitti. Ve şu anda büyük ihtimalle gözleri daha yükseklerde olsa da, sadece bu bile onlara yılda bir milyar dolar kazandırıyor. [1]<br />
<br />
Google öncesi aramanın durumu kadar geri olan birçok başka alan var. Aklıma startup’lar için fikir geliştirmeye yönelik birkaç buluşsal yöntem geliyor, ama çoğu şuna indirgenebilir: insanların yapmaya çalıştığı bir şeye bakın ve bunun berbat olmayan bir şekilde nasıl yapılabileceğini bulun.<br />
<br />
Örneğin şu anda çöpçatan sitelerinin hali Google öncesi aramanın durumundan cok daha beter. Hepsi aynı basit modeli kullanıyorlar. Probleme gerçek hayatta flörtlerin nasıl gerçekleştiğine bakmak yerine veritabanı eşleştirmelerinin nasıl yapılacağını düşünerek yaklaşmış gibiler. Bir üniversite öğrencisi bile ders projesi olarak ortaya bundan daha iyi bir şey çıkarabilir. Ve üstelik işin içinde de çok para söz konusu. Internet çöpçatanlığı şu anda değerli bir iş ve doğru dürüst çalışırsa değeri şimdikinin yüz katı olabilir.<br />
<br />
Fakat bir startup fikri bulmak işin sadece başlangıcı. Birçok startup kurucusu adayı bütün sürecin anahtarının başlangıç fikri olduğunu ve bu noktadan sonra yapılması gereken tek şeyin uygulamak olduğunu zannediyorlar. Risk sermayecisi şirketler (RS) ise daha akıllı. Eğer RS şirketlerine onlara gizlilik anlaşması imzalamaları karşılığında anlatacağınız parlak bir fikirle giderseniz, çoğu size kapıyı gösterecektir. Bu tek başına bir fikrin değerinin ne olduğunu gösteriyor. Piyasa fiyatı bir gizlilik anlaşması imzalamanın zahmetinden bile düşük.<br />
<br />
Başlangıç fikrinin değerinin ne kadar düşük olduğunu gösteren diğer bir işaret de planlarını yarı yolda değiştiren startup’ların sayısı. Yapılabilecek onca şey dururken, Microsoft’un başlangıç planı programlama dilleri satarak para kazanmaktı. Şu anki çalışma modelleri ise beş sene sonra IBM fikri pişirip önlerine getirene kadar akıllarına gelmemişti.<br />
<br />
Startup fikirlerinin elbette bir değeri var ama sorun şu ki devredilemiyorlar. Başka birisine uygulasın diye verebileceğiniz şeyler değiller. Esas değerleri başlangıç noktaları olmalarinda: onları akıl eden kimselerin üzerlerinde düşünmeye devam etmeleri gereken sorular olarak.<br />
<br />
Önemli olan fikirler değil, bunları düşünen insanlar. Yetkin insanlar kötü fikirleri düzeltebilirler ama iyi fikirler yetkin olmayan kimseleri kurtaramaz.<br />
İnsanlar<br />
<br />
Yetkin insandan kastım ne? Bizim startup’ımızı kurarken öğrendiğim en önemli püf noktalarından biri işe alımlarda karar vermek için bir kuraldı. Bu insanı bir “canavar” (ÇN: ‘animal’ karşılığı olarak, işine çok tutku ile bağlı insan) olarak tanımlayabiliyor muyduk? Bunu başka bir dile çevirmek zor olabilir, ama sanırım ABD’de herkes anlamını biliyor. Bu işini biraz fazla ciddiye alan, yaptığını profesyonel tanımını aşıp saplantılıya kaçacak kadar iyi yapan insan demek.<br />
<br />
Tam olarak ne demek olduğu mesleğe bağlı: hayır cevabını kabul etmeyen bir satıcı, bir kodu içinde hatayla bırakıp yatmaktansa sabahın dördüne kadar oturacak bir hacker, tanımadığı New York Times muhabirlerini cep telefonlarından arayacak bir halkla ilişkiler uzmanı, bir şeyin yeri iki milimetre yanlış olsa fiziksel rahatsızlık duyacak bir grafik tasarımcısı.<br />
<br />
Bizimle çalışan hemen herkes yaptığı işte bir canavardı. Satışlardan sorumlu kadın o kadar azimliydi ki, onunla telefonda konuşan potansiyel müşterilere acırdım. Oltanın ucunda çırpındıklarını hissedebilirdiniz ama kaydolana kadar kurtulamayacaklarını da bilirdiniz.<br />
<br />
Tanıdığınız kimseleri düşünürseniz, canavarlık testini uygulamanın kolay olduğunu görürsünüz. O kişiyi gözünüzde canlandırıp “falanca bir canavardır” diye düşünün. Eğer gülerseniz, değil demektir. Bu büyük şirketlerde gereksinim duyulmayan, hatta arzu edilmeyen bir özellik olabilir, ama bir startup’ta gereklidir.<br />
<br />
Programcılar için ilaveten üç testimiz daha vardı. Bu insan gerçekten zeki miydi? Eğer öyleyse, iş bitirici miydi? Ve son olarak, bazı iyi hacker’lar çekilmez insanlar olduklarından, bu kişiyle aynı ortamda olmaya tahammül edebilir miydik?<br />
<br />
Bu son test şaşılacak kadar az insanı eler. Eğer bir insan gerçekten zekiyse her türlü sosyal beceriksizliğine katlanabilirdik. Tahammülümüzü aşan şey fazla havalara giren kimselerdi. Ama zaten böyle olanların çoğu gerçekten zeki değillerdi ve bu yüzden üçüncü testimiz çoğunlukla birincinin başka bir ifadesiydi.<br />
<br />
Bu dörtgözlerin çekilmez olanları genelde akıllı görünmek için çok uğraştıklarından böyle olurlar. Fakat ne kadar zeki olurlarsa, kendilerini o kadar az ukalalık yapmak zorunda hissederler. Yani genelde gerçekten zeki insanları “Bilmiyorum,” “Belki de siz haklısınızdır” ve “x’i pek anlamadım” gibi şeyleri söyleyebilmelerinden tanıyabilirsiniz.<br />
<br />
Bu teknik her zaman işe yaramaz çünkü insanlar çevrelerinden etkilenebilirler. MIT’in Bilgisayar Bilimi bölümünde haşin bir ukalalık geleneği var gibi görünüyor. Duyduğuma göre bunun kökeni, tıpkı klasik havayolu pilotu tavrının Chuck Yeager’dan geldiğinin söylenmesi gibi, Marvin Minsky’ye dayanıyormuş. Orada gerçekten zeki insanlar bile bu şekilde davranmaya başlıyorlar; o yüzden de bunu hesaba katmalısınız.<br />
<br />
Tanıdığım insanlar arasında “Bilmiyorum” demeye en yatkın olanlardan (en azından MIT’te profesör olmadan önce öyleydi) Robert Morris’in bizimle olması çok faydalı oldu. Robert’in yanında kimse havalara girmeye cesaret edemiyordu çünkü Robert kendilerinden belirgin şekilde daha zekiydi ve hiç böyle bir tavrı yoktu.<br />
<br />
Birçok startup gibi bizimki de bir grup arkadaşla başladı ve işe alımların çoğu şahsi temaslarla gerçekleşti. Bu startup’lar ve büyük şirketler arasındaki çok önemli bir fark. Biriyle birkaç gün için bile arkadaş olmak, şirketlerin mülakatlarda öğrenebileceğinden daha fazla bilgi verir. [2]<br />
<br />
Startup’ların üniversite çevrelerinde kurulmaları tesadüf değil çünkü buralar zeki insanların biraraya geldikleri yerler. Teknoloji şirketlerinin MIT ve Stanford çevresinde türemelerinin nedeni insanların bu okullardaki derslerde öğrendikleri değil. Okullara kabuller aynı şekilde yapıldığı sürece isterlerse derslerde okey oynasınlar, fark etmezdi.<br />
<br />
Eğer bir startup kurarsanız, bunu lisans veya yüksek lisans eğitiminizden tanıdığınız insanlarla birlikte yapma ihtimaliniz yüksek. Yani teorik olarak okulda olabildiğince çok sayıda zeki insanla arkadaş olmaya çalışmanızda fayda var, değil mi? Aslına bakarsanız, hayır. İlerde bağlantı olur diye düşünerek boş muhabbetlere girmeyin; bu hacker’larda pek işe yaramaz.<br />
<br />
Üniversitede yapmanız gereken şey kendi projeleriniz üzerinde çalışmaktır. Hacker’lar startup kurmayı düşünmüyorlarsa bile bunu yapmalılar çünkü bu programlama öğrenmenin tel gerçek yoludur. Bazı durumlarda başka öğrencilerle işbirliği yapabilirsiniz ve bu da iyi hacker’lar tanımanın en iyi yoludur. Üzerinde çalıştığınız proje bile bir startup’a dönüşebilir. Fakat tekrar söylüyorum, bu iki hedefe de doğrudan yönelmenizi tavsiye etmem. Kasmayın; sadece hoşunuza giden konularda hoşunuza giden insanlarla çalışın.<br />
<br />
İki ila dört kurucunun olması idealdir. Tek başına başlamak zor olur. Bir şirket kurmanın psikolojik ağırlığını kaldırmak tek bir insana zor gelecektir. Epeyi psikolojik ağırlık kaldırabiliyor gibi görünen Bill Gates bile bir ortakla yola çıkmıştı. Ama şirketin toplu aile fotoğrafına benzemesine neden olacak kadar çok kurucu da olmamalı. Bunun bir nedeni başlangıçta çok kişiye ihtiyacınız olmaması fakat daha da önemlisi ne kadar kurucu olursa o kadar şiddetli anlaşmazlıkların doğacak olması. Sadece iki-üç kurucu varsa, anlaşmazlıkları derhal çözmezseniz yok olacağınızı bilirsiniz. Eğer yedi veya sekiz kişi varsa ihtilaf uzayabilir ve hizipleşmeye dönüşebilir. Sadece oylama yetmez; oybirliği gereklidir.<br />
<br />
Startup’ların çoğunluğunu oluşturan teknoloji startup’larından biri söz konusuysa, kurucuların arasında teknik insanlar bulunmalıdır. Internet Balonu zamanında ortalıkta iş dünyasından insanların önce kurup, daha sonra ürünlerini yapacak hacker’lar aradığı startup’lar vardı. Bu pek iyi sonuç vermez. İş dünyasından insanlar teknolojiyle ne yapılacağına karar vermekte başarısızdırlar, çünkü ne seçeneklerini, ne de hangi tür problemlerin zor, hangilerinin kolay olduğunu bilmezler. Ve hacker seçerken kimin yetkin olduğunu da ayırdedemezler. Bunu yapmada hacker’ların kendileri bile zorlanır. İş dünyasından insanlar içinse bu rulet gibidir.<br />
<br />
Bir startup’ın kurucuları arasında işin “iş” kısmında uzman kimseler bulunmalı mıdır? Duruma bağlı. Biz bizimkini kurarken gerekli olduğunu düşünüyorduk ve bu “iş” denilen gizemli şeyi bildiği söylenen birkaç kişiye başkanlık önerdik. Fakat hepsi hayır dediler ve bunu ben kendim yapmak zorunda kaldım. Ve keşfettim ki “iş” öyle gizemli bir şey değilmiş. Fizik ya da tıp gibi kapsamlı öğrenim gerektiren bir konu değil. Sadece insanlara bir şeyler için size ödeme yaptırmaya uğraşıyorsunuz.<br />
<br />
Sanırım iş olayını gözümde bu kadar büyütmemin nedeni bunu yapma fikrinden tiksinmemdi. Müşterilerin dünyevi sorunlarıyla uğraşmak değil, saf ve düşünsel yazılım dünyasında çalışmak istiyordum. Bir işi yapmaya sürüklenmek istemeyen kişiler sıklıkla bir beceriksizlik kalkanı geliştirirler. Matematikçi Paul Erdös bunu yapmakta özellikle başarılıydı. Bir greyfurtu (bırakın dükkana gidip satın almayı) ikiye bölmeyi bile beceremezmiş gibi görünerek başkalarını bu tip işleri yapmaya mecbur ederdi ve böylece bütün zamanı matematiğe kalırdı. Erdös uç bir örnek ama çoğu koca bu numarayı biraz kullanır.<br />
<br />
Beceriksizlik kalkanımı atmak zorunda kaldığımda iş dünyasının korktuğum gibi çok zor veya çok sıkıcı olmadığını gördüm. İş dünyasının yalnızca özel bilgisi olanlar tarafından anlaşılabilen vergi yasası ya da türev ürünlerin fiyatlanması gibi oldukça zor alanları da var, ama bir startup için bunları bilmenize gerek yok. Bir startup işletebilmek için bütün bilmeniz gereken insanların işletme okulları ve hatta üniversiteler yokken bile bildiği sağduyunun gereği olan şeyler.<br />
<br />
Eğer Forbes 400 listesini yukardan aşağı doğru tarayıp MBA diploması olan kişilerin isminin yanına bir çarpı atarsanız, işletme okulları hakkında önemli bir şey öğrenirsiniz. 22. sıradaki Nike CEO’su (ÇN:Chief Executive Officer, Genel Müdür) Phil Knight’a gelene kadar bir tane MBA’lı bile bulamazsınız. İlk ellide sadece dört MBA’lı vardır. Forbes 400′de farkedeceğiniz şey burada teknik geçmişi olan çok kişinin olduğudur. Bill Gates, Steve Jobs, Larry Ellison, Michael Dell, Jeff Bezos, Gordon Moore. Teknoloji sektörünün yöneticileri daha çok teknolojiden geliyor, iş dünyasından değil. Yani eğer iki senenizi sarfederek iş dünyasında başarılı olmanıza yardım edecek bir şeye yatırım yapmak istiyorsanız, kanıtlara göre MBA yapacağınıza hacker’lık öğrenseniz iyi edersiniz. [3]<br />
<br />
Yine de bir startup’a iş dünyasından insanları dahil etmeyi şu nedenden dolayı düşünebilirsiniz: müşterilerin istediklerine odaklanmaya hevesli ve bunu yapabilecek kapasitede en az bir kişinin olması gereklidir. Bazıları bunu sadece iş dünyasından gelen kimselerin yapabileceğini düşünür-yani hacker’ların yazılım yapabildiklerini, ama tasarlayamadıklarını. Bu tamamen saçmalık. Programlama bilmenin hacker’ların kullanıcıları anlamasını engelleyen bir tarafı, ya da programlama bilmemenin iş dünyası kökenli kimselerin onları anlamasını sağlayan sihirli bir etkisi yok.<br />
<br />
Ancak kullanıcıları anlayamıyorsanız, ya bunu yapmasını öğrenmelisiniz ya da yapabilen bir kurucu ortak bulmalısınız. Teknoloji startup’ları için en önemli mesele ve en sık öldüren zaaf budur.<br />
Müşteriler Ne İster<br />
<br />
Bu konuda kafa yorması gereken sadece startup’lar değil. Bence başarısız olan işlerin çoğunluğunun hatası, müşterilerine istedikleri şeyi vermemeleri. Restoranlara bir bakın. Bunların yaklaşık dörtte biri ilk yılında olmak üzere büyük bir yüzdesi batar. Ama hatırınıza hiç yemekleri gerçekten iyi olup da kapanmış restoran geliyor mu?<br />
<br />
Yemekleri harika olan restoranlar ne olursa olsun para kazanıyor gibi görünüyorlar. Harika yemekleri olan bir restoran pahalı, kalabalık, gürültülü, bakımsız, sapa bir yerde ve hatta kötü bir servise sahip olabilir ama insanlar buraya gelmeye devam edecektir. Vasat yiyecekler sunan restoranların da bazen pazarlama üçkağıtlarıyla müşteri çekebildiği oluyor, doğru. Ancak bu yaklaşım çok riskli. Yemekleri iyi yapmak çok daha kestirme bir yol.<br />
<br />
Teknolojide de aynı durum söz konusu. Startup’ların niye başarısız olduğuna dair bir sürü neden duyarız. Ama aklınıza hiç müthiş popüler bir ürünü olduğu halde batmış bir tane geliyor mu?<br />
<br />
Başarısız olmuş neredeyse bütün startup’larda gerçek problem, müşterilerin ürünü istememesiydi. Çoğunda ölüm nedeni olarak “fonların tükenmesi” gösterilir ama bu sadece sonucu getiren en son sebeptir. Niye başka fon bulamadılar? Çünkü büyük olasılıkla ürünleri dandikti, ya da yapılabilecek gibi görünmüyordu, ya da bunların her ikisi birden geçerliydi.<br />
<br />
Her startup’ın yapması gereken şeyleri düşünürken az kalsın dördüncü bir madde daha ekliyordum: ilk versiyonu bir an önce çıkarmaya bakın. Fakat sonra vazgeçtim, çünkü bu zaten müşterilerin ihtiyacı olan bir şey yapmanın içinde var. Müşterilerin istediği bir şey yapmanın tek yolu, önlerine bir prototip koyup bunu onlardan gelen tepkilere göre geliştirmek.<br />
<br />
Diğer yaklaşıma ben “Ya tutarsa” taktiği diyorum. Bir ürün için ayrıntılı planlar hazırlar, bunu yapsınlar diye işe bir mühendis ekibi alır (böyle yapanlar genelde hacker’lar için “mühendis” terimini kullanırlar), bir yıl sonra da iki milyon dolar harcayıp kimsenin istemediği bir şey ortaya çıkardığınızı farkedersiniz. Bu Internet Balonu zamanında, özellikle yazılımı çok korkutucu bir şey olarak gördüklerinden çok dikkatle plan yapılması gerektiğini düşünen iş dünyası kökenli kimseler tarafından yönetilen şirketlerde sık rastlanan bir şeydi.<br />
<br />
Biz böyle bir yaklaşımı düşünmedik bile. Ben bir Lisp hacker’ı olarak hızla prototip üretme geleneğinden geliyorum. Bunun her programı yazmada doğru yöntem olduğunu iddia etmiyorum (en azından burada) ama bir startup için yazılım üretmenin doğru yolu kesinlikle bu. Bir startup’ta başlangıç planlarınızın bir yerinde yanlışlık olması neredeyse kesindir ve önceliğiniz bunun nerede olduğunu keşfetmek olmalıdır. Bunu yapmanın tek yolu da uygulamaya geçmektir.<br />
<br />
Startup’ların çoğu gibi biz de planlarımızı yarı yolda değiştirdik. Başlangıçta müşterilerimizin Web danışmanları olmasını bekliyorduk. Fakat onlar bizden hoşlanmadı, çünkü yazılımımızı kullanmak kolaydı ve web sunucularımız da tamamen bizim kontrolümüzdeydi yani hostingi bize aitti. Bu şekilde müşterilerinin onların işine son vermesi gayet kolay olurdu. Bir de katalogla satış yapan bir çok firmadan iş alabileceğimizi düşünmüştük, zira çevrimiçi (online) satış mevcut işlerinin doğal bir uzantısı gibiydi. Ama 1996′da bunu satmak zordu. Katalogla firmalarında görüştüğümüz orta kademe yöneticiler, Web’e bir fırsat gibi değil de, onlara iş çıkaracak bir şey olarak bakıyorlardı.<br />
<br />
Bu katalog firmalarının biraz daha maceraperest olanlarının birkaçından iş alabildik. Bunların arasında bize sunucularda aşırı yüklenmeler konusunda değerli tecrübeler edindiren Fredick’s of Hollywood da vardı. Fakat kullanıcılarımızın çoğu Web’i bir iş kurabilmek için fırsat olarak gören küçük esnaftı. Kimisinin perakendeci dükkanları vardı ama bir çoğu sadece çevrimiçi (online) faaliyet gösteriyordu. Ve biz de yönümüzü bu kullanıcılara odaklanmak üzere değiştirdik. Web danışmanlarının ve katalog firmalarının isteyebilecekleri şeylere yoğunlaşmak yerine, yazılımı daha kolay kullanılır hale getirmeye çalıştık.<br />
<br />
Bundan değerli bir şey öğrendim. Teknolojiyi kolay kullanılabilir hale getirmek için çok, ama çok uğraşmaya değer. Hacker’lar bilgisayarlara o kadar alışıklar ki, sıradan insanlara yazılımların ne kadar korkutucu geldiği hakkında hiçbir fikirleri yok. Stephen Hawking’in editörü ona kitabına koyacağı her denklemin satışları yarıya indireceğini söylemişti. Teknolojiyi kolay kullanılır hale getirmeye uğraşırken ise bu eğride aşağı inmek yerine yukarı çıkıyorsunuz. Kullanım kolaylığında %10′luk bir artış satışlarınızı sadece %10 yükseltmiyor. Bunun satışlarınızı ikiye katlaması daha olası.<br />
<br />
Müşterilerin ne istediğini nasıl öğreneceksiniz? Onları izleyin. Bunu yapmak için en iyi yerlerden biri sektör fuarlarıydı. Bu fuarlar yeni müşteri edinme yolu olarak yararlı değildi ama pazar araştırması olarak değerliydi. Buralarda sadece önceden hazırlanmış sunumlar yapmıyorduk. İnsanlara nasıl sahici, işleyen satış noktaları kuracaklarını gösteriyorduk. Bu da onlar yazılımımızı kullanırken seyredebilmemiz ve onlarla neye ihtiyaçları olduğu konusunda konuşabilmemiz anlamına geliyordu.<br />
<br />
Ne çeşit bir startup başlatırsanız başlatın, alıcıların ne istediğini anlamak siz kurucular için zorlayıcı olacak. Kullanıcılarını incelemeden yapabileceğiniz tek yazılım türü, kendinizin de tipik bir kullanıcısı olduğunuz türdür. Ancak bu çeşit de genelde açık kaynaktır: işletim sistemleri, programlama dilleri, editörler ve benzerleri. Yani eğer para kazanmak için teknoloji üretecekseniz, büyük olasılıkla bunu kendiniz gibi kişiler için yapıyor olmayacaksınız. Aslında bunu startup’lar için fikir üretmekte kullanabilirsiniz: sizin gibi olmayan insanlar teknolojiden ne istiyorlar?<br />
<br />
Çoğu kimse startup deyince Apple veya Google gibi şirketleri düşünür. Büyük tüketici markaları oldukları için bunları herkes tanır. Fakat böyle olan her startup’a karşılık yirmi tane küçük müşteri gruplarına hizmet veren “niche” pazarlarda çalışan veya altyapıda sessizce varlığını sürdüren şirket vardır. Yani eğer başarılı bir startup kurarsanız, bu tipte olması muhtemeldir.<br />
<br />
Başka bir ifadeyle, eğer büyük bir tüketici markası olması gereken türde bir startup kurarsanız, başarılı olma ihtimaliniz daha düşük olur. Şansınızın en iyi olduğu yerler “niche” pazarlardır. Startup’lar insanlara daha önce ellerinde olandan daha iyi bir şey sunarak para kazandığından, en iyi fırsatlar işlerin en berbat gittiği yerlerdedir. Ve işlerin anonim şirketlerin Bilişim Teknolojileri bölümlerinden daha berbat gittiği bir yer bulmak da zordur. Şirketlerin yazılım için sarfettikleri paranın miktarına, ve karşılığında aldıkları işe yaramaz şeylere inanamazsınız. Bu dengesizlik fırsat demektir.<br />
<br />
Eğer startup için fikir istiyorsanız, yapabileceğiniz en değerli işlerden biri orta büyüklükte, teknoloji sektöründe olmayan bir firma bulup, birkaç haftayı sadece bilgisayarlarla neler yaptıklarını izleyerek geçirmektir. İyi hacker’ların çoğunun bu yerlerde süregiden dehşetten, zengin Amerikalıların Brezilya’nın kenar mahallelerinde olan biteni bildiğinden fazla haberi yoktur.<br />
<br />
Küçük şirketlere yazılım hazırlayarak başlayın, çünkü onlara satış yapmak daha kolaydır. Büyük şirketlere bir şeyler satmak o kadar para eder ki, onlara kullanmakta oldukları işe yaramaz şeyleri satanlar bu satışları yapmak için çok zaman ve para harcarlar. Ve siz beyninizin sadece yarısını kullanarak Oracle’dan iyi hacker’lık yapabilseniz de bir Oracle satıcısıyla başedemezsiniz. Yani eğer daha iyi teknoloji sunarak kazanç elde etmek istiyorsanız, daha küçük alıcılara yönelin. [4]<br />
<br />
Zaten onlar da pazarın stratejik olarak daha değerli kesimidir. Teknolojide alt uç her zaman piyasanın üst tabakasına hitap eden pahalı yukarı ucu yutar. Ucuz bir ürünü güçlendirmek, güçlü bir ürünü ucuzlaştırmaktan kolaydır. Ucuz, basit seçenekler olarak ortaya çıkan ürünler genelde yavaş yavaş güçlenip, bir odada yükselen su gibi yukarı uçtaki ürünleri tavana sıkıştırırlar. Sun Microsystems bunu “mainframe”lere yaptı ve Intel de Sun’a yapıyor. Microsoft Word bunu Interleaf ve Framemaker gibi masaüstü yayıncılık yazılımlarına yaptı. Toplu pazar dijital fotoğraf makineleri de profesyoneller için üretilmiş pahalı modellere yapıyorlar. Avid uzmanlaşmış video editing sistemlerine yaptı ve şimdi Apple Avid’e yapıyor. Henry Ford kendisinden önce gelen otomobil üreticilerine yaptı. Eğer basit, ucuz seçeneği üretirseniz sadece başlangıçta kolay satış yapmakla kalmaz, aynı zamanda pazarın geri kalanını fethetmek için en iyi konumda olursunuz.<br />
<br />
Birisinin sizi geriden takip etmesine izin vermek çok tehlikelidir. Eğer en ucuz, en kolay ürün sizinse alt uç sizin olur. Aksi takdirde alt ucu ellerinde tutanların namluları size dönük olur.<br />
Para Toplamak<br />
<br />
Bütün bunların gerçekleşmesini sağlamak için paraya ihtiyacınız olacak. Bazı startup’lar-mesela Microsoft-kendi kendilerini finanse etmişlerdir, ama çoğu böyle yapmamıştır. Bence yatırımcılardan para almak akıllıca. Kendi kendinizi finanse edebilmeniz için danışmanlık şirketi olarak işe başlamanız lazımdır ve sonra ürün şirketine dönüşmek zor olur.<br />
<br />
Bir startup mali bakımdan notu “geçti” veya “kaldı” olan bir ders gibidir. Startup’la zengin olmanın yolu elinizde tuttuğunuz hisse miktarını değil, şirketin başarılı olma şansını azamiye çıkarmaktır. Bu bakımdan, hissenizi şansınızı arttıran bir şeyle değişmek büyük olasılıkla akıllıca bir hareket olur.<br />
<br />
Hacker’ların çoğuna yatırımcı bulmak korkutucu ve esrarengiz bir süreç gibi görünür. Aslında bu sadece sıkıcı bir süreçtir, hepsi bu. Bunun nasıl yapıldığının ana hatlarını vermeye çalışacağım.<br />
<br />
İlk ihtiyacınız olacak şey prototipinizi geliştirirken yapacağınız masrafları karşılayacak birkaç on bin dolardır. Buna çekirdek sermaye denir. Bu kadar az para söz konusu olduğu için de, çekirdek sermayeyi bulmak nispeten kolaydır-en azından çabuk bir evet veya hayır alabilmek anlamında.<br />
<br />
Genelde çekirdek sermaye “melek” diye adlandırılan zengin bireylerden gelir. Bunlar çoğunlukla servetini teknolojiden edinmiş kimselerdir. Çekirdek aşamasında yatırımcılar çok ayrıntılı bir iş planınızın olmasını beklemezler. Çoğu çabuk karar vermeleri gerektiğinin farkındadır. Bir hafta içinde yarım sayfalık bir anlaşmaya dayanan bir çek yollamaları olağandışı değildir.<br />
<br />
Bazı melekler, özellikle de teknoloji geçmişi olanlar, bir demo ve yapmayı planladığınız şeyin sözlü bir açıklaması ile tatmin olabilirler. Ama bir çoğu en azından kendilerine neye yatırım yaptıklarını hatırlatsın diye iş planınızın bir kopyasını isteyecektir.<br />
<br />
Bizim meleklerimiz de istediler ve geriye dönüp bakınca bunun bende ne kadar endişe yaratmış olduğuna şaşıyorum. İçinde “iş” sözcüğü geçtiğinden, iş planı yazabilmek için iş planlarıyla ilgili bir kitap okumam gerektiğini sanıyordum. Öyle değilmiş. Bu aşamada çoğu yatırımcının bütün beklediği, yapmayı planladığınız şeyin ve bundan nasıl para kazanmayı düşündüğünüzün kısa bir tarifi ve kurucuların özgeçmişleridir. Oturup da birbirinizle konuştuklarınızı yazıya dökmeniz yeterlidir. Bunun birkaç saatten daha fazla zamanınızı almaması lazım ve büyük olasılıkla göreceksiniz ki, herşeyi yazmak size yapılacaklar hakkında başka fikirler de verecektir.<br />
<br />
Meleğin çeki birinin adına yazabilmesi için bir çeşit şirketiniz olması gerekecek. Kendinizi anonim şirket haline getirmeniz zor değil. Problem, şirketin var olabilmesi için kimlerin kurucu olduğuna ve her birinin ne kadar hissesi olduğuna karar vermek zorunda olmanız. Eğer aynı vasıflara sahip ve işe aynı derecede kendini adamış iki kurucu varsa bunu yapmak kolay. Fakat eğer işe değişik derecelerde katkıda bulunması beklenen bır grup insan söz konusuysa, hisse oranlarını ayarlamak güç olabilir. Ve genelde bunu bir kez yapınca da sonradan değiştirme olmaz.<br />
<br />
Bu sorunla başa çıkmak için bildiğim bir numara yok. Bütün söyleyebileceğim şu: adilce yapmak için çok gayret edin. Bunu başardığınızı anlayabilmeniz içinse pratik bir kuralım var. Herkes birazcık haksızlığa uğradığını ve sahip olduğu hisse miktarınin gerektirdiğinden çok çalıştığını düşünüyorsa, hisseler en uygun şekilde paylaştırılmış demektir.<br />
<br />
Elbette ki bir şirket kurmak bununla bitmiyor: sigorta, çalışma lisansı, işsizlik sigortası kesintisi, IRS’le (ABD’nin Gelirler Dairesi) ilgili çeşitli şeyler. Listede nelerin olduğundan bile emin değilim çünkü biz, şey, bunların hepsini atladık. 1996 sonuna doğru gerçek fon aldığımızda, işe herşeyi geriye dönük olarak düzelten harika bir CFO (mali işler müdürü) aldık. Gördük ki, bir şirket kurarken yapmanız gereken herşeyi yapmazsanız kimse gelip sizi tutuklamıyor. Ve bu da iyi bir şey, çünkü aksi takdirde bir çok startup asla kurulamazdı. [5]<br />
<br />
Şirketleşmeyi geciktirmek tehlikeli olabilir, çünkü kuruculardan biri veya daha çoğu ayrılıp aynı şeyi yapan başka bir şirket kurmaya karar verebilir. Böyle şeyler oluyor. Bu yüzden de hem şirketi kurarken, hem de hisseleri paylaştırırken, bütün kuruculara herkesin fikirlerinin şirkete ait olduğuna ve bu şirketin herkesin tek işi olacağına dair bir şey imzalatmalısınız.<br />
<br />
[Eğer bu bir film olsaydı gerilim müziği burada başlardı.]<br />
<br />
Bunu yaparken onlara başka neler imzalamış olduklarını da sormalısınız. Bir startup’a olabilecek en kötü şeylerden biri fikri mülkiyet sorunları yaşamaktır. Bu bizim başımıza geldi ve bizi yok etmeye bütün rakiplerimizden çok yaklaştı.<br />
<br />
Satın alınmamız sürecinin ortasında, içimizden birinin bütün fikirlerinin ona yüksek lisans bursu veren dev bir şirkete ait olduğunu belirten bir anlaşmayla önceden bağlanmış olduğu ortaya çıktı. Teorik olarak bu yazılımımızın büyük parçalarının başkasına ait olabileceği anlamına gelebilirdi. Biz bu işi çözmeye çalışırken devir işlemleri tamamen durdu. Sorun satın alınacağımız için naktimizin azalmasına göz yummuş olmamızdı. Şimdiyse devam edebilmek için para bulmamız gerekiyordu. Ancak başınızda bir fikri mülkiyet meselesi varken para bulmak zordur, çünkü yatırımcılar sorunun ne derece ciddi olduğunu tartamazlar.<br />
<br />
Bu noktada, paraya ihtiyacımız olduğunu ve bunu başka bir yerden bulamayacağımızı bilen mevcut yatırımcılarımız, okuyuculara “melek” kelimesinin sadece bir benzetme olduğunu hatırlatmaktan başka ayrıntılarına girmeyeceğim bazı manevralara giriştiler. Bunun üzerine kurucular yatırımcılara sunucuları kendi başlarına nasıl idare edeceklerine dair kısa bir eğitim verip çekilmeyi önerdiler. Ve bütün bunlar olurken, şirketimizi satın alanlar ödeme yapmamak için gecikmeyi bahane olarak kullandılar.<br />
<br />
Mucizevi bir şekilde sonunda herşey düzeldi. Yatırımcılar geri çekildiler; makul bir değerlemeyle bir sefer daha fon temini yapıldı; dev şirket nihayet bize yazılımımıza sahip olmadıklarına dair bir kağıt verdi; ve altı ay sonra Yahoo önceki alıcımızın çok üzerinde bir fiyatla şirketimizi satın aldı. Böylece mutlu sona kavuştuk, ama bu olaylar herhalde ömrümden birkaç sene götürmüştür.<br />
<br />
Bizim yaptığımızı yapmayın. Bir startup oluşturmadan önce, herkese fikri mülkiyet geçmişlerini sorun.<br />
<br />
Şirketi kurduktan sonra, zengin insanların kapılarını çalıp onlardan altı üstü bazı fikirleri olan bir grup insana onbinlerce dolar yatırım yapmalarını istemek haddini aşmak gibi gelebilir. Ancak olaya zengin kimselerin açısında bakarsanız ortaya daha cesaretlendirici bir tablo çıkıyor. Çoğu zengin insan iyi yatırım alanları arayışındadır. Eğer gerçekten başarılı olma şansınızın olduğunu düşünüyorsanız, onlara yatırım yapma olanağı vermekle iyilik ediyorsunuz demektir. Kendilerine yapılan başvuruyla ilgili duyabilecekleri herhangi bir rahatsızlığın yanında, kafalarında şu düşünce de olacaktır: bu insanlar bir sonraki Google mı?<br />
<br />
Genellikle melekler mali açıdan kurucularla denktir. Aynı tür hisse alırlar ve ilerki aşamalarda aynı ölçüde finansal sulanmaya uğrarlar (ÇN: para koyan ortak aldıkça senin hissen küçülüyor. Yani giren para mevcut hissaderin hissesini “dilute” ediyor, sulandırıyor.). Ne kadar hisse almalılar? Bu sizin ne kadar hırslı olduğunuza bağlı. Şirketinizin yüzde x kadarını y dolar karşılığında vermeyi teklif ettiğiniz zaman, örtülü olarak bütün şirket için de bir değer biçmiş olursunuz. Risk yatırımları genelde bu rakamla tanımlanır. Eğer bir yatırımcıya 100,000 dolar karsılıgında var olanın %5′ine denk gelen miktarda hisse senedi verirseniz, bu anlaşmayı iki milyon dolarlık bir (para alınmadan önceki) değerleme üzerinden yapmışsınız demektir.<br />
<br />
Şirketin değerinin ne olması gerektiğine nasıl karar vereceksiniz? Bunun bilimsel bir yolu yok. Bu aşamada şirket sadece bir bahisten ibarettir. Ben çekirdek sermaye topladığımız sırada bunun farkında değildim. Avukatımız Julian şirkete birkaç milyon dolar değer biçmemiz gerektiğini düşünüyordu. Bense o sırada sahip olduğumuz tek şey olan birkaç bin satırlık kodun birkaç milyon dolar edeceğini iddia etmenin saçmalık olduğu kanaatindeydim. Sonunda bir milyon dolarda anlaştık, çünkü Julian değerlemesi daha düşük bir şirkete kimsenin yatırım yapmayacağını söyledi. [6]<br />
<br />
O sırada anlamadığım şey, değerlemenin sadece o ana kadar yazmış olduğumuz kodun değeri olmadığıydı. Bu aynı zamanda bizim sonunda doğru olduğu ortaya çıkan fikirlerimizin ve gelecekte yapacağımız çok yoğun çalışmaların da değeriydi.<br />
<br />
Bir sonraki fon bulma aşamasında gerçek risk sermayecisi şirketlerle iş yapmanız gerekebilir. Ancak onlara yaklaşmak için çekirdek sermayenizin tükenmesini beklemeyin. RS’ler karar vermekte yavaş davranır. Bu aylar sürebilir. Onlarla pazarlık etmeye çalışırken paranızın bitmesi iyi olmaz.<br />
<br />
Gerçek bir RS firmasından para almak, çekirdek sermaye bulmaktan daha büyük bir iştir. Söz konusu olan paralar daha fazladır-genelde milyonlarla ölçülürler. Bu yüzden anlaşmalar daha uzun zaman alır, sizi daha çok finansal sulanmaya maruz bırakır ve daha ağır koşullar getirirler.<br />
<br />
Bazen RS’ler kendi seçtikleri birisini CEO pozisyonuna getirmek isterler. Genelde bahaneleri de, iş dünyası geçmişi olan, olgun ve deneyimli birisine ihtiyacınız olduğudur. Bazı durumlarda bu doğru olabilir. Öte yandan Bill Gates gençti, deneyimsizdi ve hiç iş dünyası geçmişi yoktu, ama fena da iş çıkarmadı. Steve Jobs kendi şirketinden olgun, deneyimli ve iş dünyası geçmişi olan ve daha sonra şirketi batıran birisi tarafından kovuldu. Bu yüzden iş dünyası geçmişi olan, olgun ve deneyimli insanların abartılıyor olabileceğini düşünüyorum. Biz bu kişilere haber spikeri (ÇN: “konu mankeni”nin konuşan hali ;-) derdik, çünkü bakımlı saçları, kalın ve kendine güvenli sesleri olurdu ve genelde de optik suflörde okuduklarından pek fazla bir şey bilmezlerdi.<br />
<br />
Bazı RS’lerle görüştük ama sonunda startup’ımızı tamamen melek parasıyla finanse ettik. En büyük neden, marka bir RS’nin anlaşmanın parçası olarak bize bir haber spikeri kakalamasından korkmamızdı. Eğer bu kişi sadece basın açıklamaları yaparak tatmin olabilecekse durumun sakıncası olmayabilirdi, ama ya şirketi yönetmekte söz sahibi olmak isteseydi? Yazılımımız çok karmaşık olduğu için bu bir felakete yol açardı. Çalışma biçimi tamamiyle daha iyi teknolojiyle kazanmaya dayalı bir şirkettik. Stratejik kararların çoğu teknoloji hakkındaydı ve bunlarda yardıma ihtiyacımız yoktu.<br />
<br />
Bu aynı zamanda halka açılmamamızın da nedeniydi. 1998′de CFO’muz beni bunu yapmaya ikna etmeye çalıştı. O günlerde “köpek maması” portalı (ÇN: dogfood portal, PG büyük ihtimalle pets.com‘u kast ediyor) olarak bile halkaaçılmak mümkündü ve biz gerçek bir ürünü ve geliri olan bir şirket olarak başarılı olabilirdik. Ama ben bunun bir “haber spikeri” , yani “Wall Street’in dilini konuşabilen” birisini almamız demek olmasından korktum.<br />
<br />
Google’ın bu genel eğilime karşı koyduğunu görmekten memnunum. Halka açıldıklarında Wall Street’in dilini bilmiyorlardı, Wall Street de alım yapmadı. Ve şimdi Wall Street toptan kafasını duvarlara vuruyor. Bir dahaki sefere dikkatli olacaklardır. Para söz konusu olduğunda Wall Street yeni dilleri çabuk öğrenir.<br />
<br />
RS’lerle pazarlık gücünüz düşündüğünüzden daha fazladır. Bunun nedeni de diğer RS’lerdir. Artık bazı RS’leri tanıyorum ve onlarla konuştuğunuzda görüyorsunuz ki, bu talebin arzdan çok olduğu bir piyasadır. Şu anda bile çok az sayıda iyi anlaşmanın peşinde olan çok fazla para var.<br />
<br />
RS’ler bir piramit oluştururlar. En üstte Sequoia ve Kleiner Perkins gibi ünlü olanlar vardır ama altlarında da adını hiç duymadığınız çok sayıda firma bulunur. Bunların ortak noktaları, hepsinden gelen bir doların bir dolar etmesidir. Çoğu RS size sadece para değil bağlantı ve tavsiye de sağladıklarını söyleyecektir. Eğer Vinod Khosla, John Doerr veya Mike Moritz’le konuşuyorsanız bu doğrudur. Ancak böyle gelen tavsiye ve bağlantılar çok pahalıya mal olabilir. Ve besin zincirinde aşağı doğru indikçe RS’ler hızla aptallaşırlar. Tepeden birkaç basamak indiğinizde Wired okuyarak birkaç yeni sözcük öğrenmiş bankerlerle konuşuyor olacaksınız (“Ürününüz XML kullanıyor mu?”). Bu yüzden deneyim ve bağlantı iddialarına şüpheyle yaklaşmanızı öneririm. Temelde RS bir para kaynağıdır. Benim eğilimim en çok parayı en kısa zamanda ve en az koşulla veren teklifi kabul etmek olurdu.<br />
<br />
RS’lere ne kadar bilgi vermek gerektiğini düşünebilirsiniz. Bunu yapın da, çünkü gün gelir bazıları rakiplerinizin finansörü olabilir. Bence en iyisi göze batacak şekilde ağzı sıkı olmamak ama onlara her şeyi de anlatmamaktır. Ne de olsa çoğu RS’nin dediği gibi, onlar fikirlerden çok insanlarla ilgilenirler. Fikriniz hakkında konuşmanızı istemelerinin esas amacı fikriniz hakkında değil, sizin hakkınızda hüküm vermektir. Ne yaptığınızı biliyor izlenimi verdiğiniz sürece, büyük olasılıkla onlardan bazı şeyleri saklayabilirsiniz.[7]<br />
<br />
Paralarını istemeseniz de olabildiğince çok sayıda RS’yle konuşun çünkü a) sizi satın alacak bir şirketin yönetim kurulunda olabilirler ve b) eğer etkileyici görünürseniz rakiplerinize yatırım yapmak konusunda bir kez daha düşüneceklerdir. Özellikle amacınız sadece kendinizi tanıtmaksa ve para istemiyorsanız, bir RS’ye ulaşmanın en etkili yolu ara sıra startup’ların kendilerine sunum yapması için düzenlenen konferanslardır.<br />
Harcamamak<br />
<br />
Yatırımcılardan gerçek bir para akışı sağlayabilirseniz bununla ne yapmalısınız? Harcamamalısınız, işte yapmanız gereken bu. Başarısız olan hemen hemen her startup’ta ölümü getiren en son neden paranın bitmesidir. Genellikle asıl neden daha derinlerde yatar. Ancak en son neden bile olsa, ölümü getiren bir şeyden kaçınmak için uğraşmaya değerdir.<br />
<br />
Internet Balonu zamanında birçok startup hızla “büyük” olmaya çalıştılar. Ideal olarak bu, hızla çok müşteri edinmek demekti. Ama anlamı çok kişiyi hızla işe almak olarak kaydırmak da kolaydı.<br />
<br />
Bu iki senaryodan elbette ki hızla çok müşteri edinileni tercih edilmeli. Ancak bu bile abartılmış olabilir. Amaç ilk olup bütün müşterileri almak, rakiplere hiçbir şey bırakmamaktır. Ama bence çoğu işte piyasaya ilk giren olmanın avantajı o kadar da müthiş değil. Yine Google iyi bir örnek. İlk ortaya çıktıklarında arama, markalarını oluşturmak için milyonlar harcamış olan büyük oyuncuların, yani Yahoo, Lycos, Excite, Infoseek, Altavista ve Inktomi’nin hüküm sürdüğü olgunlaşmış bir pazar gibi görünüyordu. 1998 şüphesiz ki bu pazara girmek için çok geçti.<br />
<br />
Fakat Google’ın kurucularının da bildiği gibi, arama işinde markanın değeri sıfıra yakındır. Herhangi bir anda gelip daha iyi bir şey üretebilirsiniz, ve kullanıcılar zamanla sizin ürününüze geçer. Bunu vurgulamak istercesine, Google hiçbir zaman reklam yapmadı. Uyuşturucu madde satıcısı gibiler; malı satıyorlar, ama kendileri kullanmayacak kadar akıllılar.<br />
<br />
Google’ın sildiği rakipleri o milyonları yazılımlarını geliştirmeye harcasalardı daha iyi ederlerdi. Geleceğin startup’ları bu hatadan ders almalıdır. Ürünlerin sigara, votka ya da çamaşır deterjanı gibi farklılaşmamış olduğu bir pazarda değilseniz, marka reklamına çok harcama yapmak bir çöküş işaretidir. Ve Web’de farklılaşmamış iş yok gibidir. Çöpçatan siteleri şu aralar olgunlaşmış olduklarını açıkça gösteren büyük reklam kampanyaları sürdürüyorlar (Hmmm, pazarlamacılar tarafından yönetilen bir şirket kokusu alıyorum).<br />
<br />
Biz koşullar yüzünden yavaş yavaş büyümek zorundaydık ve şimdi bakınca bunun iyi bir şey olduğunu görüyorum. Bütün kurucular şirketteki her işi yapmayı öğrendiler. Yazılım yaptığım gibi, satış ve kullanıcı desteğiyle de uğraşmak zorundaydım. Satışlarda pek iyi değildim. Israrcıydım, ama iyi bir satıcının tatlı diline sahip değildim. Potansiyel müşterilere verdiğim mesaj şuydu: çevrimiçi satış yapmamanız aptallık olur ve eğer çevrimiçi satış yaparsanız başkasının yazılımını kullanmanız aptallık olur. Bunların ikisi de doğruydu, ama insanları ikna etmenin yolu bu değil.<br />
<br />
Ancak kullanıcı desteğinde çok başarılıydım. Hem ürün hakkında herşeyi bilen, hem de bir hata varsa mütevazı bir tavırla özür dileyip hemen o anda sizinle konuşurken bunu düzelten bir kullanıcı destek elemanı düşünün. Müşteriler bize bayılıyorlardı. Biz de onlara bayılıyorduk, çünkü kulaktan kulağa yayılarak yavaş yavaş büyüyorsanız, ilk kullanıcı kitleniz sizi kendi kendilerine bulacak kadar zeki olan kimselerden oluşur. Bir startup’ın ilk safhalarında zeki kullanıcılardan daha değerli bir şey yoktur. Eğer onlara kulak verirseniz, nasıl kazanan bir ürün yapacağınızı size harfi harfine anlatırlar. Üstelik bu tavsiyeleri bedava vermekle kalmayıp, üzerine bir de size para verirler.<br />
<br />
Resmi başlangıcımız 1996′nın başlarıydı. O yılın sonuna doğru yaklaşık 70 kullanıcımız vardı. Devir “hızla büyük ol” devri olduğundan, çok küçük ve tanınmamış olmamız beni endişelendirirdi. Ama aslında biz tam da doğru olan şeyi yapıyorduk. “Büyük” olduktan sonra (kullanıcı veya çalışan itibarıyla) ürününüzü değiştirmeniz zorlaşır. O yıl uygulamada bizim yazılımımızı geliştirmemiz için bir laboratuvar oldu. Yılın sonunda rakiplerimizden o kadar ilerideydik ki, bize yetişmek konusunda hiçbir umutları yoktu.Ve bütün hacker’lar kullanıcılarla konuşarak saatler geçirmiş olduğu için, çevrimiçi ticareti herkesten iyi anlıyorduk.<br />
<br />
Bir startup olarak başarılı olmanın anahtarı burada. İşinizi anlamanızdan daha önemli hiçbir şey yok. Bir işin içinde olan herhangi bir kimsenin konumu gereği konuyu anladığını düşünebilirsiniz. Hiç öyle değil. Google’ın gizli silahı sadece arama işini anlamalarıydı. Google ortaya çıktığında ben Yahoo’da çalışıyordum ve Yahoo aramayı anlamıyordu. Bunu biliyorum, çünkü bir kere oradaki yetkili kişileri aramayı iyileştirmemiz gerektiğine ikna etmeye çalıştım ve aldığım yanıt o zamanki şirket politikasının bana tekrarlanması oldu: artık Yahoo sadece bir “arama motoru” değildi. Arama artık sayfa ziyaretlerimizin sadece küçük bir yüzdesiydi, bir aylık büyümeden azdı ve artık bir “medya şirketi” ya da “portal” ya da her ne isek ondan olduğumuza göre, aramanın bir göbek bağı gibi kuruyup düşmesine müsaade edilebilirdi.<br />
<br />
Aramalar sayfa ziyaretlerinin küçük bir kısmı olabilir ama önemli bir kısmıdır, çünkü bunlar Web oturumlarının başladığı sayfa ziyaretleridir. Sanırım Yahoo artık bunu anladı.<br />
<br />
Google diğer Web şirketlerinin hala anlamadığı başka birkaç şeyi daha anlıyor. Bunların en önemlisi reklam verenlerin para vermesine ve kullanıcıların vermemesine rağmen, kullanıcıların reklam verenlerden önce gelmesinin gerektiği. En hoşuma giden araba çıkartmalarından biri şöyle: “eğer halk önderlik ederse, yöneticiler peşlerinden gelir”. Bunu Web’e uygun olacak şekilde değiştirirsek şöyle olur: “bütün kullanıcıları kazan, ve reklam verenler peşlerinden gelir”. Daha genel bir ifadeyle, ürününüzü öncelikle kullanıcıları memnun etmek amacıyla tasarlayın ve ondan sonra bundan nasıl para kazanabileceğinizi düşünün. Eğer önce kullanıcıları düşünmezseniz, düşünen rakiplerinize fırsat vermiş olursunuz.<br />
<br />
Kullanıcıların seveceği bir şey yapmak için onları anlamanız gerekir. Ve büyüdükçe bunu yapmak zorlaşır. O yüzden derim ki “yavaş yavaş büyük olun”. Fonlarınızı ne kadar yavaş harcarsanız, öğrenmek için de o kadar fazla zamanınız olacaktır.<br />
<br />
Paranızı yavaş harcamanız için diğer bir neden de bir ucuzculuk kültürü teşvik etmektir. Bu Yahoo’nun anladığı bir şeydi. David Filo’nun ünvanı “Yahoo Şefi”ydi, ama o resmi olmayan ünvanının “Yahoo Cimrisi” olmasından gurur duyardı. Biz Yahoo’ya geldikten kısa bir süre sonra dizin hiyerarşimizde dolaşmış olan Filo’dan, pahalı RAID sürücülerinde bu kadar çok veri tutmamızın gerçekten de gerekli olup olmadığını soran bir e-posta aldık. Bundan etkilenmiştim. Yahoo’nun piyasa değeri o zaman çoktan milyarlara ulaşmıştı ve onlar hala birkaç gigabyte’lık disk alanının israf edilmemesiyle ilgileniyorlardı.<br />
<br />
Bir RS firmasından birkaç milyon dolar aldığınızda kendinizi zengin hissedebilirsiniz. Öyle olmadığınızın farkına varmanız önemlidir. Zengin şirket büyük gelirleri olan şirkettir. Bu para ise gelir değildir. Yatırımcıların gelir elde etmeniz umuduyla size verdiği paradır. Yani, bankadaki milyonlara rağmen siz hala fakirsiniz.<br />
<br />
Startup’ların çoğu için örnek bir hukuk firması değil, bir yüksek lisans öğrencisi olmalıdır. Pahalı ve etkileyiciyi değil, hoş ve ucuzu hedefleyin. Bizim için bir startup’ın bunu anlayıp anlamadığının sınavı Aeron sandalyeleri olup olmadığıydı. Aeron Internet Balonu sırasında piyasaya çıkmıştı ve startup’lar arasında çok gözdeydi. Özellikle de o zamanlar çok yaygın olan, RS’lerin verdiği parayla evcilik oynayan bir grup çocuk tipindeki startup’larda. Bizim ofis sandalyelerimiz o kadar ucuzdu ki, kolları düşüyordu. Bu o aralar biraz utandırıcıydı, ama geriye dönüp bakınca ofisimizdeki öğrenci atmosferinin farkında olmadan doğru yaptığımız şeylerden biri olduğunu anlıyorum.<br />
<br />
Ofislerimiz Harvard Meydanında üç katlı ahşap bir binadaydı. 1970′lere kadar filan apartman olarak kullanılmıştı ve banyoda hala pençe ayaklı bir küvet vardı. Bir zamanlar orada tuhaf bir kişi yaşamış olmalı, zira duvarlardaki birçok çatlak kozmik ışınlardan korunmak istenilmiş gibi aluminyum folyoyla doldurulmuştu. Önemli konuklarımız geldiğinde düşük üretim değerleri yüzünden kendimizi biraz mahcup hissederdik. Ama aslında orası bir startup için mükemmel bir yerdi. Rolümüzün büyük şirket kasıntıları değil, haddini bilmeyen itilip kakılmışlar olduğunu hissederdik ve bu da tam olması gereken ruh hali.<br />
<br />
Bir apartman dairesi aynı zamanda yazılım geliştirmek için doğru yerdir. Eğer denediyseniz bilirsiniz, bölmelerle dolu ofisler bu konuda felakettir. Hiç evde kurcalamanın iş yerindekine göre ne kadar daha kolay olduğu dikkatinizi çekti mi? O halde niye iş yerini biraz daha ev gibi yapmayalım?<br />
<br />
Bir startup için yer ararken profesyonel görünmesi gerektiğini düşünmeyin. Profesyonel iyi iş çıkarmak demektir, asansörler ve cam duvarlar değil. Çoğu startup’a başlarda şirket mekanlarından kaçınarak gidip bir daire kiralamalarını salık veririm. Bir startup’taysanız ofisinizde yaşamanız gerekecektir, o halde niye içinde yaşama üzere tasarlanmış bir yer ofisiniz olmasın?<br />
<br />
Daha ucuz ve çalışmaya daha elverişli olmalarının yanı sıra, apartman daireleri ofis binalarından daha iyi yerlerde olurlar. Ve bir startup için yer çok önemlidir. Üretkenliğin anahtarı, insanların akşam yemeğinden sonra işe dönmesindedir. Telefonların sustuğu bu saatler iş çıkarmak için kesinlikle en iyi zamanlardır. Bir grup çalışan birlikte yemeğe gidip fikirleri üzerinde konuştuğunda ve bunları uygulamak üzere ofislerine geri döndüklerinde ortaya harika şeyler çıkar. Bu yüzden akşam saat 6′dan sonra hayalet şehir haline gelen kasvetli bir iş merkezi yerine, etrafında birçok restoran olan bir mekanda olmayı tercih edin. Bu değişim ne kadar geç olursa olsun, şirket herkesin akşam yemeği için banliyödeki evlerine gitmek üzere arabasına atladığı bir düzene kavuştuğunda, olağanüstü değerli bir şey kaybettiniz demektir. Eğer bir de işe bu tarzda başlarsanız, Tanrı yardımcınız olsun.<br />
<br />
Bugün bir startup kuracak olsam, bunu sadece şu üç yerden birinde yapmayı düşünebilirim: Red Line üzerinde Central, Harvard veya Davis Meydanlarının yakınında (Kendall fazla durgun); Palo Alto’da University veya California Caddelerinde; ve Berkeley’de kampüsün hemen kuzeyinde veya güneyinde. Bildiğim uygun atmosfere sahip yerler sadece bunlar.<br />
<br />
Para harcamamanın en önemli yolu işe alım yapmamak. Biraz uç düşünüyor olabilirim, ama bence eleman almak bir şirketin yapabileceği en kötü şey. Bir kere insanlar en kötü gider türü olan tekerrür eden harcamalardandır. Aynı zamanda mekanınıza sığmayıp belki de yazılımınızı kötüleştirecek sevimsiz bir ofis binasına taşınmanıza neden olurlar. Ama en kötüsü sizi yavaşlatmalarıdır: başınızı birisinin ofisinden içeri uzatıp ona bir fikir danışmak yerine sekiz kişiyle bu konuda toplantı yapmanız gerekir. Bu yüzden işe ne kadar az insan alırsanız, o kadar iyi olur.<br />
<br />
Internet Balonu devresinde birçok startup bunun tersi bir politika uyguladı. Sanki bir işin adını ünvanında taşıyan bir eleman olmazsa o iş yapılamazmış gibi, bir an önce çalışanlarla dolmak istediler. Bu büyük şirketlerin düşünüş tarzıdır. Önsel bir organizasyon şemasındaki boşlukları doldurmak için eleman almayın. Birisini işe almak için tek neden, yapmak istediğiniz ancak yapamadığınız bir şeyi yapması içindir.<br />
<br />
Eğer işe alım yapmak pahalıysa ve sizi yavaşlatıyorsa, niçin hemen hemen bütün şirketler bunu yapıyor? Sanırım bunun esas nedeni insanların kendileri için çalışan bir sürü kişi olması fikrinden hoşlanmaları. Bu zaaf çoğu zaman ta CEO’ya kadar uzanır. Eğer bir gün bir şirket idare etmek durumunda kalırsanız, insanların size en sık sorduğu sorunun çalışan sayınız olduğunu göreceksiniz. Bu onların sizi tartma yöntemidir. Bunu soran sadece rastgele insanlar değildir; muhabirler bile sorar. Ve eğer yanıtınız on yerine bin olursa çok daha fazla etkileneceklerdir.<br />
<br />
Bu sahiden de gülünç bir durum. Eğer iki şirketin geliri aynıysa, daha az çalışanı olan daha etkileyicidir. İnsanlar bana startup’ımızda kaç kişinin çalıştığını sorduklarında ve ben “yirmi” diye yanıt verdiğimde, onların bizim pek de ehemmiyetli olmadığımızı düşündüklerini görebiliyordum. O zaman şunu eklemek istiyordum: “fakat sürekli tozunu attırdığımız ana rakibimizin yüz kırk elemanı var, bu yüzden iki rakamdan büyüğü için aferin alabilir miyiz?”<br />
<br />
Ofis mekanı gibi, çalıştırdığınız eleman sayısı da etkileyici görünmekle etkileyici olmak arasında yapılan bir tercihtir. Lisede inek olanlarınız bu tercihi bilir. Bir şirket kurduğunuzda da bunu yapmaya devam edin.<br />
Kurmalı mısınız?<br />
<br />
Peki ama bir şirket kurmalı mısınız? Bunu yapmaya uygun yapıda bir insan mısınız? Öyleyseniz bile, bunu yapmaya değer mi?<br />
<br />
Bir startup kurmaya uygun yapıda olduğunun farkında olan insanlardan daha fazlası aslında böyledir. Bu yazıyı yazmamın esas sebebi bu. Şu anda olduğundan on kat daha fazla startup olabilirdi ve bu da herhalde iyi bir şey olurdu.<br />
<br />
Şimdi görüyorum ki ben tam startup kuracak bir insanmışım. Fakat bu fikir ilk başta beni çok korkutuyordu. Bir Lisp hacker’ı olduğum için bunu yapmak zorunda kaldım. Danışmanlık yaptığım şirket zorluklar yaşıyordu ve Lisp kullanan çok fazla başka firma da yoktu. Başka bir dilde programlama düşüncesine tahammül edemediğimden (başka bir dilin C++ demek olduğu 1995′ten söz ettiğimizi hatırlayın), tek seçenek Lisp kullanan yeni bir şirket kurmak gibi görünüyordu.<br />
<br />
Bunun kulağa inandırıcı gelmediğinin farkındayım, ama eğer siz de bir Lisp hacker’ıysanız ne demek istediğimi anlarsınız. Ve eğer bir startup kurma düşüncesi beni buna sadece mecburiyetten girişecek kadar korkutuyor idiyse, bu işi iyi yapacak ancak denemeye çekinen birçok insan olmalı.<br />
<br />
Kim startup kurmalı? Para problemini alışılagelmiş bir çalışma hayatı boyunca maaş almak yerine bir defada çözmek isteyen, 23 ila 38 yaşlarında iyi hacker’lar.<br />
<br />
İyi bir hacker’ın ne olduğunu tam olarak tanımlayamam. Birinci sınıf bir üniversitede bu, bilgisayar bilimi bölümü öğrencilerinin en iyi yüzde ellisini kapsayabilir. Fakat elbette hacker olmak için bilgisayar bilimi okumanız gerekmiyor; ben üniversitede felsefe okudum.<br />
<br />
İyi bir hacker olup olmadığınızı anlamanız özellikle de gençken zordur. Neyse ki, startup kurma süreci iyileri kendiliğinden seçer. İnsanları startup kurmaya iten (ya da itmesi gereken) şey varolan teknolojiye bakıp, “bu adamlar x, y ve z’yi yapmaları gerektiğinin farkında değiller mi?” diye düşünmektir. Ve bu aynı zamanda bir kimsenin iyi bir hacker olduğunun işaretidir.<br />
<br />
Alt sınırı 23 olarak belirlememin nedeni o yaşta beyninize bir şey olması değil, kendi işinizi yönetmeye başlamadan önce var olan bir örneği görmeniz gerekmesi. Bu örneğin bir startup olması gerekmiyor. Ben üniversitede okumak için aldığım kredileri ödemek için bir yılımı bir yazılım şirketinde çalışarak geçirdim. Yetişkin hayatımın en kötü senesiydi, ama farkında olmadan yazılım işi hakkında birçok değerli ders öğrendim. Bu örnekte bunlar genelde olumsuz derslerdi: çok toplantı yapma, birden fazla insanın sahip olduğu kod bölümlerin olmasın, şirketi satış ile ilgili biri yönetmesin, üst uç bir ürün imal etme, kodun fazla büyük olmasın, hataları bulmayı Kalite Güvence’ye bırakma, ürün aralarını uzun tutma, geliştiricileri kullanıcılardan soyutlama, Cambridge’den Route 128′e taşınma ve benzerleri.[8] Fakat olumsuz dersler de olumlular kadar değerlidir. Hatta belki daha bile değerlidir: çok parlak bir performansı tekrarlamak zordur ama hatalardan kaçınmak daha basittir. [9]<br />
<br />
23 yaşından önce şirket kurmanın zor olmasının diğer bir nedeni de insanların sizi ciddiye almayacak olmasıdır. RS’ler size güvenmeyecektir, ve fon vermenin karşılığı olarak sizi bir maskot konumuna indirgemeye çalışacaklardır. Müşteriler cayıp onları ortada bırakacağınızdan korkacaklardır. Çok sıradışı değilseniz, siz kendiniz bile bir dereceye kadar yaşınızın farkında olursunuz; yaşça sizden çok daha büyük birisinin patronu olmayı yadırgarsınız ve eğer 21 yaşındaysanız, sadece yaşça sizden küçükleri işe almak seçeneklerinizi çok kısıtlar.<br />
<br />
Bazı insanlar herhalde isterlerse 18 yaşında şirket kurabilirler. Bill Gates Paul Allen’la Microsoft’u kurduğunda 19 yaşındaydı (ama Paul Allen 22′ydi ve bu büyük ihtimalle bir fark yaratmıştır). Yani eğer “ne dersen de, ben şimdi gidip bir şirket kuracağım” diye düşünüyorsanız, bunun üstesinden gelebilecek bir kişi olabilirsiniz.<br />
<br />
Diğer sınır olan 38′de daha çok esneklik var. Bu sınırı koymamın bir nedeni bu yaştan sonra pek fazla insanın gereken fiziksel dayanıklılığa sahip olmadığını düşünmem. Haftada yedi gün her gece 2′lere, 3′lere kadar çalışırdım. Şimdi bunu yapabileceğimden emin değilim.<br />
<br />
Bunun yanında startup’lar mali olarak büyük bir risktir. Başarısızlığa uğrayıp 26 yaşınızda parasız kalırsanız ne farkeder ki; 26 yaşındaki pek çok insan parasızdır. 38 yaşınıza geldiğinizde, hele bir de çocuklarınız varsa çok fazla risk alamazsınız.<br />
<br />
En sonuncu testim en kısıtlayıcı olan olabilir. Gerçekten de bir startup kurmak istiyor musunuz? Bunu yapmak ekonomik olarak iş hayatınızı mümkün olan en küçük aralığa sıkıştırmaktır. Sıradan bir tempoda 40 yıl çalışmak yerine, deliler gibi dört sene çalışırsınız. Ve belki de elinize hiçbir şey geçmez – ama o durumda iş büyük olasılıkla dört yıl sürmez.<br />
<br />
Bu süre zarfında çalışmaktan başka çok az şey yapacaksınız, çünkü siz çalışmadığınız zaman rakipleriniz çalışıyor olacak. İş dışında yapabildiğim iki şeyden biri çalışmaya devam edebilmek için zaten yapmaya ihtiyaç duyduğum koşmak ve her gece onbeş dakika kitap okumaktı. O üç sene içinde toplam iki ay kız arkadaşım oldu. İki haftada bir birkaç saatliğine ikinci el bir kitap dükkanına veya bir arkadaşın evine yemeğe gidiyordum. İki kere ailemi görmeye gittim. Bunların dışında sadece çalıştım.<br />
<br />
Çalışmak çoğu zaman zevkliydi, çünkü birlikte çalıştığım insanlar en iyi arkadaşlarım arasındaydı. İşin bazen teknik olarak ilginç olduğu bile oluyordu. Fakat bu toplamın sadece %10 kadarında böyleydi. Geri kalan %90 için söyleyebileceğim en iyi şey, bir kısmının sonradan düşününce o anda göründüğünden daha komik olduğu. Mesela Cambridge’de elektriklerin altı saat kadar süreyle kesildiği ve bizim de ofisin içinde benzinle çalışan bir jeneratör kullanmaya kalkma hatasını yaptığımız gün. Bunu bir daha denemeyeceğim.<br />
<br />
Bir startup’ta uğraşmanız gereken saçmalık miktarının sıradan bir iş hayatında katlanacağınızdan daha çok olduğunu zannetmiyorum. Aslında büyük olasılıkla daha azdır, zira kısa bir zaman dilimine sıkıştırılmıştır. Yani bir startup’ın size kazandırdığı şey zamandır. Kurup kurmamakta karar veremiyorsanız böyle düşünün. Eğer para problemini 40 yıl maaşla çalışmak yerine bir defada ve temelli olarak halletmek isteyen türde bir insansanız, startup kurmanız anlamlı olur.<br />
<br />
Birçok kimse için çatışma startuplar ve yüksek lisans eğitimi arasında oluyor. Yüksek lisans öğrencileri tam yazılım startup’ları kurabilecek yaşta ve nitelikte insanlar. Ama eğer bunu yaparsanız akademik kariyer şansınızı kaçırmaktan korkabilirsiniz. Ancak özellikle de ilk başlarda hem bir startup’ın parçası olmak, hem de yüksek lisans eğitimine devam etmek mümkün. İlk üç hacker’ımızdan ikisi tüm bu süre boyunca öğrenciydiler ve her ikisi de mezun oldu. Tembellik eden bir yüksek lisans öğrencisi kadar güçlü enerji kaynağı az bulunur.<br />
<br />
Eğer okulu bırakmanız gerekirse de, en kötü durumda bile bu çok sürmeyecektir. Eğer bir startup başarısız olursa büyük olasılıkla akademik hayata dönmenize izin verecek kadar hızlı başarısız olacaktır. Eğer başarılı olursa da, yardımcı doçent olmak için artık yanıp tutuşmadığınızı keşfedebilirsiniz.<br />
<br />
Eğer yapmak istiyorsanız, yapın. Bir startup kurmak dışarıdan göründüğü gibi gizemli bir şey değildir. Yapabilmek için “iş” bilmeniz gereken bir şey değildir. Kullanıcıların sevecekleri bir şey yapın ve kazandığınızdan daha az harcayın. Bunun neresi zor?<br />
<br />
* Bu belge Paul Graham’ın 2005 yılının Mart ayında yayınladığı “How To Start A Startup” başlıklı makalesinin çevirisidir. Çeviri Gülsün Arıkan tarafından gerçekleştirilmiş, son düzeltmeler Emre Sevinç ve Bülent Murtezaoğlu tarafından yapılmıştır. Paul Graham’a yazısının Türkçe çevirisini yayınlamamıza izin verdiği için teşekkür ederiz. Bu yazının tartışma adresi fazlamesai.net‘tir.<br />
<br />
** ÇN: “startup” için uygun bir karşılık bulunamadığı (ve bulunanlar beğenilmediği için) bu halde bırakıldı.<br />
<br />
Notlar<br />
<br />
[1] Google’ın yıllık geliri iki milyar dolar civarında, ama yarısı başka sitelerdeki reklamlardan geliyor.<br />
<br />
[2] Startup’ların yerleşmiş şirketlere göre avantajı, iş kurmak konusunda ayrımcılık yasalarının olmamasıdır. Mesela ben bir startup’ı küçük çocukları olan veya olma ihtimali yüksek olan bir kadınla kurmak istemezdim. Ama potansiyel çalışanlarınıza çocuk yapmayı düşünüp düşünmediklerini sormanız yasak. İster inanın ister inanmayın, şu anki ABD yasalarına göre zekaya dayalı ayrımcılık yapmak bile yasak. Ancak bir şirketi kurma aşamasındayken bunu kimle yapacağınız konusunda istediğiniz her konuda ayrımcılık yapabilirsiniz.<br />
<br />
[3] Hacker’lık öğrenmek işletme okulundan çok daha ucuza gelir, çünkü çoğunu kendi başınıza yapabilirsiniz. Bir Linuxlu makine parası, K&R’nin bir kopyası ve komşunuzun onbeş yaşındaki oğlunun birkaç saatlik tasviyeleriyle epeyi yol katetmiş olursunuz.<br />
<br />
[4] Bundan çıkan sonuç: Şirketlerin en büyüğü olan devlete bir şeyler satmak amacıyla bir startup kurmaktan kaçının. Evet, onlara teknoloji satmak için birçok fırsat var. Ama bırakın bu startup’ları başkaları kursun.<br />
<br />
[5] Almanyada bir şirket kurmuş olan bir arkadaşım, orada kırtasiyeye önem verdiklerini ve orada bunun daha bile çok olduğunu söyledi. Bu da niye Almanya’da daha çok startup olmadığını açıklıyor.<br />
<br />
[6] İlk çekirdek sermayemiz Julian’ın prototip geliştirmemiz için verdiği 8.000 dolardı. Ancak bunun değerlemesinin ne olduğunu söylemek zor, zira Julian aynı zamanda bütün hukuki işlerimizi yaptı, bize son derece değerli tavsiyelerde bulundu ve bize daha saygıdeğer bir görüntü kazandırdı. Eğer bir rakam söylemem istenirse sadece para kısmı için değerleme iki veya üç yüzbin dolar olabilir.<br />
<br />
[7] Aynı şey sizi satın almak ister gibi görünen şirketler için de geçerlidir. Fikirlerinizi öğrenmek için bu kisve altında size yaklaşan birkaç tane olacaktır. Ama bunların hangileri olduğunu kesin olarak anlamanız mümkün olmadığından, en iyi tutum tamamen açık gibi görünmek, fakat birkaç kritik teknik sırrı atlamaktır.<br />
<br />
[8] Ben de buranın kötü bir şirket olduğu kadar kötü bir çalışandım. Orada benimle çalışmak durumunda kalmış herkesten özür dilerim.<br />
<br />
[9] Sanırım herşeyi DMV’nin (ABD’de Taşıtlar Dairesi [ÇN: Ehliyet ruhsat plaka işleri icin manasız kuyruklarda beklenen, elli türlü formu olan azap yeri]) tam tersi şeklinde yaparak iş dünyasında nasıl başarılı olunacağı üzerine bir kitap yazmak mümkün olur.<br />
<br />
Trevor Blackwell, Sarah Harlin, Jessica Livingston ve Robert Morris’e bu yazının taslaklarını okudukları için ve Steve Melendez ile Gregory Price’a beni konuşmaya davet ettikleri için teşekkür ederim.<br />
<br />
ileriseviye.orgadminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-37335779693874287732011-01-28T04:43:00.000-08:002011-01-28T04:43:50.718-08:00Beyninizi Uyandırın (kişisel gelişim yazısı)<strong>Beyninizi Uyandırın (kişisel gelişim yazısı)</strong>Uyuyan beyninizi uyandırın. Beyin nasıl uyandırılır? Beynin uyanma zamanı gelmedi mi?<br />
Daha etkili düşünmek için, daha etkili öğrenmek için beynimizi uyandırmak zorundayız.<br />
Biz beynimizin yaklaşık % 1 ini ya da daha azını kullanmaktayız. Peki, geri kalan kısım kullanılmıyor mu? Kullanılmıyorsa bunu kullanmanın yolları nelerdir?<br />
Beyin potansiyelinin neden bu kadar azının kullanılmasının temel sebeplerinin başında, beynin nasıl çalıştığının, yakın zamanlara kadar bilinmemesi geliyor.<br />
Zihinsel yeteneğimizi kullanmakta karşılaştığımız bir çok sorun, beynin temel kapasitesinin eksikliğinden değil, onun potansiyeli ve nasıl kullanılacağı konusunda yetersiz bilgiden kaynaklanmaktadır.<br />
Beyin geliştirmenin özü; düşünme sürecinizde etkin bir denetim sağlamak, çözülmesi güç sorunlara daha etkili bir şekilde yaklaşmanızı sağlayacak olan zihinsel araçlar geliştirmek, kendinizi hatalı sanılarınızdan, kendinize duyduğunuz güven eksikliğinden ve katı düşüncelere duyduğunuz aşırı güvenden kaynaklanan zihinsel kördüğümden kurtulmanızı sağlamaktır.<br />
<a name='more'></a><br />
İnsan beyninin muazzam potansiyelini bilim adamları henüz keşfediyorlar. Önemi asla ikinci derece olmayan bir organ’dır: BEYİN<br />
1 dakikada insan beyninde 100.000 ile 1.000.000 arasında elektro- kimyasal reaksiyon meydana gelmektedir.<br />
Dünyanın tüm telefon sistemlerinin karmaşıklığı beynimizin bezelye büyüklüğündeki bir parçasına eşdeğerdir. Beyin yaşam boyunca saniyede on yeni bilgi alsa dahi dolum noktasına ulaşamıyor.<br />
İnsan beyninde 10 milyar nöron bulunmaktadır. Her bir nöronun binden fazla sinapsı, yani sinir hücreleri arasındaki bağlantı noktaları var. Beynin nörolojik sisteminin engin iletişim ağı içindeki toplam ilişki sayısı son derece astronomiktir; bu sayı bilinen evrendeki parçacık sayısından daha fazladır.<br />
Beyni ciddi bir şekilde inceleyen nörologlar bile onun gerçek sınırlarını, hatta hangi tür beynin daha güçlü olduğunu bile belirleyememektedirler.<br />
Düşündükçe, hafızasını kullandıkça nöronlar arası bağların güçlenmesinden ve artmasından dolayı insanın hafıza gücüde gelişmektedir. Beynini kullanmayanlarda ise nöronlar arası bağlar zayıflamakta ve potansiyel hafıza gücü kullanılamamaktadır.<br />
Bunlar sadece beynin kapasitesine bazı örnekler..<br />
Beyin kapasitesini kullanma yöntemlerinden de kısaca bahsedersek, bunları şöyle özetleyebiliriz:<br />
Aklı devamlı uyarmak ve akılda tutma ve önemseme pratiklerini mümkün olan her yerde yapmak gerekiyor.<br />
Temel bellek deposunu artırmak amacıyla yeni konular ve yeni diller öğrenmek için bir program başlatma,<br />
Zihinsel katılığınızı yenin ve onu esnetin,<br />
Konuştuğunuz dili öğrenin ve onu anlamaya çalışın,<br />
“Kişisel” kelime bilginizi geliştirin, basmakalıp kelimeler kullanmayı bırakın.<br />
Duygularınıza güvenmeyi öğrenin.<br />
Sayılara yeni bir yaklaşım geliştirin, problemlere mantıklı bir şekilde yaklaşın.<br />
Anlayışa ulaştıran şeyleri gözlemleyin, başarınızı anımsamak üzerinde yoğunlaşın.<br />
Kendinize ayarlanın, kendi ölçüm aracınız olun.<br />
Alışılmadık sosyal durumlara katılın, kaybolmaktan korkmayın.<br />
Duyularınızı ve dikkat alanınızı geliştirin, algılarınızı geliştirin ve onlara güvenmeyi öğrenin.<br />
<br />
<b>Peki beyin yaşlandıkça düşüşe geçer mi?</b><br />
Profesör Mark Rosenzweig, beyin yaşlandıkça, düşüşe geçtiği tezini reddediyor ve diyor ki “eğer beyin uyarılırsa, hangi yaşta olursa olsun, insan beynindeki bağlantıların toplam sayısı artacaktır”<br />
Bunlara örnek olarak da Rosenzweig:<br />
“Picasso nun en iyi ürünlerini doksan yaşlarında verdiğini, ünlü besteci Haydn ın yaşamının son yıllarında en güzel bestelerinden bazılarını yazdığını “ veriyor.<br />
Eğer beyin düzgün beslenir ve bakılırsa yaşla ilerleyeceğini anımsayın.<br />
Tarihte tüm büyük beyinler, dehalarının temelinde yaratıcı hayal güçlerini kullanmışlardır.<br />
Çok iyi, hafıza yoktur. Eğitilmiş ya da eğitilmemiş hafıza vardır.<br />
Modern dünyada hemen hemen her beyin fırtınası ve yaratıcı düşünme grubu yeni bağlantıların ve daha daha fazla hayal gücünün aktif arayışına dayanmaktadır.<br />
Eğer Guinness Rekorlar Kitabına girmek size ilginç geliyorsa kendi olağanüstü belleğinizi kullanarak onu yenin.<br />
Beyninizin size karşı değil, sizin için iyi çalışmasının tekniği olumlu düşünmenin ileri şekillerini uygulamaktır. Yetenek yaşa bağlı değildir.<br />
Başarmamak üzere asla kendinizi programlamayın. Başarmaya programlayın kendinizi.adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-512920127723518422011-01-28T04:41:00.002-08:002011-01-28T04:41:54.024-08:00BAŞARILI İNSANLARIN SIRLARIBazı insanlar kendilerinin ve başkalarının hayatlarında önemli ve olumlu gelişmeler sağlarlar ve başarılı kabul edilirler. Başarılı insanlar üzerinde yapılan araştırmalar, onların birçok ortak noktasının olduğunu ortaya koyuyor.<br />
Öncelikle başarılı insanların yüksek bir özgüvene sahip olduğu belirlenmiş. Bir başka ifade ile başarılı insanlar kendilerine değer verir ve güvenirler. Bu özgüven onların yaratıcılık için gerekli olan heyecan ve cesarete sahip olmalarını sağlar. Dolayısıyla, özgüveni olan insanlar kendilerine ulaşılması güç hedefler koymaktan çekinmezler. Ardından da bu yüksek hedefe odaklanarak onu gerçekleştirme yönünde en büyük adımı atmış olurlar.<br />
<a name='more'></a><span id="more-199"></span><br />
Başarılı insanların hayatta belirlenmiş kişisel hedefleri ve değerleri vardır.Hangi misyona hizmet ettiklerini iyi bilirler ve başarılı olduklarında dünyanın nasıl değişeceği konusunda bir vizyona sahiptirler.Kişisel hedefleri konusunda gerçekçi ve net beklentileri vardır. Bu hedeflere ulaşmak için stratejiler geliştirir ve bu stratejileri uygularlar. Bu stratejiler bireysel yetkinlikleri ve ilişkileri geliştirecek hedefleri ve zaman planlamasını kapsar.<br />
Başarılı insanlar aynı zamanda kendi davranışları ve gelecekleri için sorumluluk üstlenirler. Sorumluluk üstlenen insan inisiyatif alır, risk alır ve geleceği şekillendirecek adımları belirler ve atar. Bu yaklaşım onlara daha hızlı öğrenme fırsatı sağlar.<br />
Bu insanlar geleceği gözlerinin önünde canlandırmak için özel çaba gösterirler. Hayal etmek, gerçekleştirmenin ilk adımıdır. Hayalleri gerçeğe dönüştürürken izlenen bir başka yol da bu hayalleri başkalarıyla paylaşmaktır. Sözlü ve/veya yazılı olarak hayallerini tekrarlayan insanlar, hem bu hayalleri daha netleştirmiş olurlar, hem de kendilerin toplum önünde hayalleri ile özdeşleştirerek kişisel sorumluluklarını pekiştirirler.<br />
Başarı insanlar yenilgileri kabullenip, onları aşma konusunda kararlılık gösterirler. Gerçeklerle yüzleşmeyi, başkalarının deneyimlerinden faydalanarak hataları önleyebilmeyi bilirler. Odaklandıkları hedef doğrultusunda ilerlemeyi gözleyip, davranışlarını değiştirmekten kaçınmazlar.<br />
Başarılı insanlar kendileri ile barışıktırlar. Dolayısıyla, yaşamlarında yüksek düzeyde stres yoktur. Ruhsal ve bedensel olarak formda ve zindedirler. Bu, onların hedeflerine odaklanabilmelerini sağlar. Onlar, uzun vadeli hedeflere odaklanır, kısa vadeli kazançlar için uzun vadeli hedeflerinden vazgeçmezler. Zamanlarını etkili kullanırlar. Hedeflerini gerçekleştirmek için gerekli, az sayıda ancak önemli adımlara odaklanırlar. Hedefleri doğrultusunda fedakarlık yapmaktan çekinmezler. Disiplin başarılı insanların ortak özelliklerindendir.<br />
Başarılı insanlar sadece zihinsel zekalarıyla değil, aynı zamanda duygusal zekalarıyla da farklılık yaratırlar. İnsan ilişkilerine önem verirler. Olaylara karşıdakinin gözüyle bakabilirler. İnsanlara değer verir, onlarla karşılıklı kazan-kazan türünde ilişkiler kurmaya özen gösterirler. Beraber çalıştıkları insanlara heyecan verir, onlara yetki kullanacak geniş alan bırakırlar.<br />
Başarılı insanların en önemli özelliklerinden biri de kendilerini sürekli olarak geliştirme çabasında olmalarıdır. Her zaman yeni bilgilere açıktırlar. Her hatayı bir öğrenme fırsatı olarak görürler. Başkalarının deneyimlerine yakın ilgi gösterir, onlardan öğrenmeye çalışırlar.<br />
Bu özellikler öğrenilebilir özelliklerdir. Dolayısıyla, gençlerimizi eğitirken bu özellikleri kazandırmaya da özen göstermeliyiz. Unutmamalıyız ki, “Ağaç yaşken eğilir”<br />
Dr. Yılmaz ARGÜDEN<br />
<em>Yazıyı Gönderen Berrin hanıma teşekkür ederim.</em>adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-40151068506644129012011-01-28T04:41:00.000-08:002011-01-28T04:49:12.210-08:00Sesim Geliyor mu?<span style="color: #f3f3f3;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;">Mesajınızı karşı tarafa ulaştırmak için onların etkin bir şekilde sizi dinlemesini sağlamalısınız. Gerçekten dinleyen insanların nasıl durduğunu hiç gözlemlediniz mi? Öne eğilir, gözler konuşmacıya kilitlenir, beden dilleriyle onaylayıp söylenenlere tepki verir. Peki ya gözleyemediğiniz kısım? </span><span style="font-family: Times New Roman;"><span style="font-size: 10pt;"> </span></span></span><br />
<span style="font-family: Times New Roman;"><span style="font-size: 10pt;"></span><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"></span></span><span style="color: #f3f3f3;"><strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;">Duygusal tepkiler veriyorlar; iyi, kötü, nötr.</span></strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"> Etkili imajlar ve hikayeler, dinleyicilerinizin modunu istediğiniz yöne çekecektir. </span><strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"> </span></strong></span><br />
<span style="color: #f3f3f3;"><strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;">Hüküm veriyorlar.</span></strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"> Hepimiz yapıyoruz. Her bilgi kırıntısı ve küçük işaretlere göre yargılama yapıyoruz. Sunumunuzun en ince ayrıntısı bile dinleyicilerinizin siz ve söyledikleriniz hakkında vereceği hükmü etkileyecektir.</span><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"><span id="more-217"></span><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;">Dinleyiciler söylediklerinizi sizin konuştuğunuzdan daha hızı işlemden geçirirler. Araştırmalar gösteriyor ki çoğu insan konuşurken 1 dakikada 135 ila 150 kelime kullanırken, 400 ya da daha fazla kelime dinleyip bilgiyi işlemden geçirebilirler. Bazı uzmanlar bu rakamın 1000 kelimeye kadar varabileceğini savunuyor. Buna duyduklarımızın sadece yüzde 25′ini </span><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;">Kariyer stratejisti Mariette Edwards’a göre, siz konuşurken dinleyicileriniz farklı durumlar yaşıyorlar. İşte bu durumlardan bazıları.</span></span><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"> </span><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"></span><strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;">Dinlemek isteyip istemediklerine karar veriyorlar.</span></strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"> Fiziksel görüntünüz, sunum materyalleriniz ve zamanlamanızla, hedef kitlenizin dikkatini yükseltmesine çalışın. Kafalarını karıştıracak nedenler yaratmaktan kaçının.</span></span></span><br />
<span style="color: #f3f3f3;"><a name='more'></a></span><span style="color: #f3f3f3;">akılda tuttuğumuz ve yüzde 75′ini kaybettiğimiz gerçeği de eklenirse, vermeye çalıştığınız mesajı ciddi bir şekilde etkileyebilecek bir iletişim dar boğazından bahsediyoruz demektir. </span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"></span><span style="color: #f3f3f3;"><strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;">Dikkatlerinin dağılmaması için savaşıyorlar ya da yenik düştüler bile.</span></strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"> Her iyi dinleyicinin bile kafası zaman zaman karışıp yoldan çıkabilir. Araştırmalar gösteriyor ki dinleyicilerin konuya ilgisini korumak için, konuşmacı her 5-7 saniyede bir onların dikkatini toparlayacak bir şey yapmalıdır.</span></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"></span><span style="color: #f3f3f3;"><strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;">Sizi takip ediyorlar ya da kayboldular. </span></strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;">Dinleyicilerinizin sizi anlamasını ve takip etmesini kolaylaştırmak için, konuşmanızı başlıklar, önemli noktalar ve fikirler şeklinde organize edin. Her bölümü bitirdikten sonra başlıkları tekrarlayın ve birkaç iyi soruyla karşınızdakilerin sizi anlayıp anlamadıklarını sınayın. </span><span style="font-size: 10pt;"><span style="font-family: Times New Roman;"> </span></span></span><br />
<span style="font-size: 10pt;"></span><span style="color: #f3f3f3;"><strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;">Kafalarındaki sorular dikkatlerini dağıtıyor.</span></strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"> Konuşmanız, dinleyicilerin kafasında oluşan sorularla bölünüyor. Bu sorulmayan soruları önceden tahmin ederek yanıtlamaya çalışın. </span></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"></span><span style="color: #f3f3f3;"><strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;">Mesajlarınıza açık ya da kapalılar.</span></strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"> Beden dillerini izleyin. Size onlarla iyi bir bağlantı kurup kuramadığınız konusunda bilgi verecektir.</span></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"></span><span style="color: #f3f3f3;"><strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;">Ne kadar dinlemeleri gerektiği ve ne kadar dinlemek zorunda olduklarını ölçüyorlar.</span></strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"> Dinlemeniz gerektiğinde, ne söylendiği daha fazla önem kazanır. Hedef kitlenizin dinleme ihtiyacını arttırmak için, mesajınızı kişiye özel ve hayati önem taşıyan bir hale getirin. Dinleyicilerinizin istek ve ihtiyaçlarını ortaya çıkaracak sorular sorun ve o noktalara çalışın. </span></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"></span><span style="color: #f3f3f3;"><strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;">Sonucu oluşturuyorlar.</span></strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"> Belki de sonuca ulaşmaları için onlara verdiğiniz sunumdan çok önce sonuca varmış olabilirler. Sizin istediğiniz sonuca varmaları için onlara yardımcı olun. </span><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;">Bilgi güçtür. İnsanların nasıl dinlediği hakkında daha fazla bilgi sahibi oldukça, konuşmalarınızda daha başarılı olacaksınız. </span></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 10pt;"><span style="color: #f3f3f3;">Yazar : <strong>Berna Çetin</strong></span></span>adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-88703779822937212882011-01-28T04:39:00.002-08:002011-01-28T04:39:45.130-08:00Onarmaya çalışmak mı, yıkıp yeniden başlamak mı?Kumdan bir kale düşünün. Çevresine güzel su kanalları yapmış, hendekler kazmışsınız.<br />
Yalnız öyle bir yere inşa etmişsiniz ki kalenizi, dalgalar güçlendikçe önce su kanalları doluyor, sonra heybetli surlarınız tuzlu suyun ellerinde giderek erimeye başlıyor.<br />
Sizse elinizde küçük plastik kovanız, sahilden topladığınız kuru kumlarla surları onarmaya çalışıyorsunuz. Yaptığınız yamalar, bir sonraki dalganın darbesiyle çirkin şekiller almaya başlıyor.<br />
Küçük plastik kovanızla habire koşturup duruyorsunuz. Kan, ter ve panik içinde!..<span id="more-287"></span><br />
O kadar odaklanmışsınız ki “onarmaya”, bu yıkımın artık sizin kontrolünüzde olmadığını göremiyorsunuz.<br />
Oysa bir dursanız, durup da yukarıdan baksanız kaleye, çamur haline gelmiş surlara ve dalgalara; onarmaya harcadığınız sürede yepyeni bir kale inşa edilebileceğini göreceksiniz. Denizin biraz ötesinde, yeni bir başlangıç yapabileceksiniz.<br />
<a name='more'></a><br />
Yaşam da birçoğumuz için böyle geçip gidiyor.<br />
Katlanamadığımız bir işimiz, sevmediğimiz bir çalışma ortamımız ya da gururumuzu inciten bir yöneticimiz oluyor bazen.<br />
“Alışmaya” çalışıyoruz. İncinen yerlerimize her gün küçük yamalar dikiyoruz.<br />
Ertesi gün sökülüyor yamalarımız, yara bere içinde, delik deşik, yorgun argın dönüyoruz evlerimize. “İşimi sevmiyorum ama dayanmak zorundayım!” diyoruz. Her şeyi bırakıp düşlerimizin peşinden gitmek, bir lüksmüş, şımarıklıkmış gibi görünüyor gözümüze. Öyle ki utanıyoruz da bazen, gitme düşlerimizden!<br />
Parasal anlamda risk alalım ya da almayalım; “Çevrem ne der? Yıllardır çalışıp aldığım terfilerim ne olur?” kaygılarımız, hırslarımızdan ve profesyonel (!) değerlerimizden vazgeçemeyişimiz ve daha birçok neden bile bizi yeni başlangıçlardan alıkoyabiliyor.<br />
Aynı durum ilişkiler için de, bitmiş ama süregelen evlilikler için de, hani o hep gidip yerleşmek istediğimiz huzur dolu sahil kasabası için de geçerli; değil mi?<br />
Bazen bir şeyi onarmak için, önce tamamen yıkmak gerekmez mi?<br />
Hayatınızdaki bazı kumdan kaleler, denize karışmayı çoktan hak etmedi mi<a href="http://guzelyazilar.wordpress.com/">?</a><br />
Yazar : Deniz Yalım Kadıoğluadminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-60123210341534218942011-01-28T04:39:00.000-08:002011-01-28T04:39:02.810-08:00KARINCA ÍLE ASLAN !<div class="post">Küçük bir Karınca her sabah erkenden işine gelir ve neşe içinde çalışmaya başlardı…..<br />
Çok çalışır… Çok üretir... Ve bunları keyif içinde yapardı.<br />
<br />
Patronu Aslan, Karınca’nın başında yöneticisi olmadan kendiliğinden bu kadar hevesle çalışmasına çok şaşırırdı. Bir gün karı ve verimliliği arttırmak için aklına parlak bir fikir geldi. Eğer Karınca, başında bir yönetici bile olmadan bu kadar üretken olabiliyorsa, bir de başarılı bir yöneticisi olsa neler yapardı.<br />
<br />
Bunun üzerine, müthiş bir yöneticilik kariyeri olan ve yazdığı raporlarla ünlü Hamamböceği’ni işe aldı. Hamamböceği işe öncelikle bir saat alarak başladı. Böylece Karınca’nın çalıştığı saatleri tam olarak ölçebilecekti. İş saatlerinde gevşekliğe müsaade etmeyecekti. Elbette raporlarını düzenleyecek bir sekretere de ihtiyacı olacaktı. Bu nedenle hem telefon trafiğini yönetmek ve hem de arşiv işleri için Örümcek’i işe aldı.<br />
<a name='more'></a><br />
Aslan, gelişmelerden çok memnundu. Hamamböceği’nin hazırladığı raporlar gerçekten harikaydı. Hatta ondan üretim hızını ölçen ve karlılığı analiz eden renkli grafikler de hazırlamasını istedi. Böylece bu raporları ortaklarına sunum yaparken kullanabilecekti.<br />
<br />
Hamamböceği, bu raporları üretebilmek için yeni bir bilgisayara ve donanıma ihtiyaç duydu. Artık artan ekipmanlar için de artık bir bilgi işlem departmanı oluşturmanın zamanı gelmişti. Bu işleri idare etmek için Sinek’i işe aldı.<br />
<br />
Bir zamanlar mutlu, üretken ve rahat olan Karınca bu yeni toplantı düzeninden ve evrak işlerinden yılmıştı. Zamanın büyük bir kısmını sorulan soruları cevaplamak ve evrak işleri yapmakla geçiyordu.<br />
<br />
Aslan, Karınca’nın bölümünün giderek büyümesinden memnundu. Bölümü daha da büyütmek üzere bir üstyöneticiye ihtiyaç olduğunu düşündü. Ve bölüm başkanı olarak başarıları ile ünlü Ağustosböceği’ni işe aldı.<br />
<br />
Kendi rahatına ve keyfine düşkün Ağustosböceği’nin ilk icraatı ofisi rahat edebileceği yeni mobilyalarla döşemek oldu. Tabi ki kendisinin yeni bir bilgisayara, bütçe kontrol ve stratejik verimlilik planı hazırlanması için kişisel bir yardımcıya ihtiyacı vardı. Bunun üzerine eski işyerindeki yardımcısını işe aldı.<br />
<br />
Karınca’nın çalıştığı yer giderek kimsenin gülmediği, neşesiz ve mutsuz bir mekana dönüşmüştü. Ağustosböceği, patronu Aslan’ı ortamın ruh halini değiştirecek bir çalışma yapılması gerektiğine ikna etti.<br />
<br />
Bunu üzerine, Karınca’nın bölümünde olup bitenleri gözden geçiren Aslan, üretimin ve karlılığın dramatik bir şekilde düştüğünü farketti. Hemen, son derece itibarlı ve iyi tanınmış bir Danışman olan Baykuş’u sorunu çözmesi için işe aldı.<br />
<br />
Baykuş, Karınca’nın departmanında 3 ay geçirdi. Bu hummalı çalışmanın ardından ciltlerce süren muhteşem bir rapor yazdı.<br />
<br />
Raporun sonucu şuydu: “Departmanda aşırı istihdam vardı”.<br />
<br />
Aslan, raporu inceledikten sonra dramatik bir karar verdi. Ve, elbette, ilk olarak negatif tavırlarıyla dikkat çeken, mutsuz ve çalışma isteğini kaybetmiş olan Karınca’yı işten çıkardı...<br />
<br />
</div>adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-37300706695423798812009-02-20T03:18:00.002-08:002009-02-20T03:19:26.504-08:00<title>Bir Saat</title><link href="BiR%20SAATiNi%20BANA%20AYIRIR%20MISIN_dosyalar/filelist.xml" rel="File-List"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"Comic Sans MS"; panose-1:3 15 7 2 3 3 2 2 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:script; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:647 0 0 0 159 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} h1 {mso-style-next:Normal; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; page-break-after:avoid; mso-outline-level:1; font-size:14.0pt; mso-bidi-font-size:10.0pt; font-family:Arial; mso-font-kerning:0pt; font-weight:normal;} span.SpellE {mso-style-name:""; mso-spl-e:yes;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><div class="Section1"> <h1><span style="font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>BIR SAAT<o:p></o:p></span></h1> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki oğlunu kapının önünde beklerken bulmuş.
<br /><span style=""> </span>Çocuk babasına:
<br /><span style=""> </span>"Baba 1 saatte ne kadar para kazanıyorsun?" diye sormuş. Zaten yorgun gelen adam "bu seni ilgilendirmez" diye cevaplamış. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Bunun üzerine çocuk:
<br /><span style=""> </span>"Babacığım lütfen bilmek istiyorum" diye cevap vermiş. Adam,
<br /><span style=""> </span>"İlla ki bilmek istiyorsan 20 dolar kazanıyorum" diye cevap vermiş. <span style=""> </span>Bunun üzerine çocuk,
<br /><span style=""> </span>"Peki bana 10 dolar borç verir misin?" diye sormuş. Adam iyice sinirlenip:<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>"Benim, senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine <span class="SpellE">ayıracak</span> param yok hadi derhal odana git ve kapını kapat" demiş. Çocuk sessizce odasını çıkıp kapısını kapatmış adam sinirli <span class="SpellE">sinirli</span> bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder diye düşünmüş aradan bir saat <span class="SpellE">geçtikten</span> sonra adam biraz daha sakinleşmiş ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşünmüş belki de gerçekten lazımdı. Yukarı çocuğun odasına çıkmış ve kapıyı açmış. Yatağında olan çocuğa:<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>"Uyuyor musun?" diye sormuş. Çocuk,
<br /><span style=""> </span>"Hayır" demiş.
<br /><span style=""> </span>"Al bakalım istediğin 10 doları sana az önce sert davrandığım için üzgünüm ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim" demiş. Çocuk sevinçle haykırmış:<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>"Teşekkür ederim babacığım"
<br /><span style=""> </span>Yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkarmış adamın suratına bakmış ve yavaşça paraları saymış bunu gören adam iyice sinirlenerek:
<br /><span style=""> </span>"Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?" demiş. Çocuk,
<br /><span style=""> </span>"Ama yeterince yoktu" demiş ve paraları babasına uzatarak:
<br /><span style=""> </span>"İşte 20 dolar, 1 SAATİNİ BANA AYIRIR MISIN?" demiş...</span><span style="font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p></o:p></span></p></div>adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-77602474212709758302009-02-20T03:18:00.001-08:002009-02-20T03:18:27.540-08:00<title>Bir Masal Gibi</title><link href="BiR%20MASAL%20GiBi_dosyalar/filelist.xml" rel="File-List"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"Comic Sans MS"; panose-1:3 15 7 2 3 3 2 2 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:script; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:647 0 0 0 159 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; color:windowtext;} p.MsoFooter, li.MsoFooter, div.MsoFooter {margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; tab-stops:center 8.0cm right 16.0cm; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; color:windowtext;} p {mso-margin-top-alt:auto; margin-right:0cm; mso-margin-bottom-alt:auto; margin-left:0cm; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; color:#743418;} span.SpellE {mso-style-name:""; mso-spl-e:yes;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><div class="Section1"> <p style="text-align: center;" align="center"><b><span style="font-size: 14pt; color: windowtext; font-family: 'Comic Sans MS';">BİR MASAL GİBİ</span></b><b style=""><span style="font-size: 14pt; color: windowtext; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p></o:p></span></b></p> <p style="text-align: center;" align="center"><span style="font-size: 14pt; color: windowtext; font-family: 'Comic Sans MS';">Dondurucu soğukta bir an önce evime varabilmek için
<br />hızla yürürken, ayağımın ucunda bir cüzdan gördüm..
<br />Hemen aldım. Sahibini gösteren bir kimlik vardır diye
<br />acele <span class="SpellE">acele</span> açtım.. İçinde üç dolar ve sararıp kat yerleri
<br />yıpranmış eski bir zarftan başka bir şey yoktu... </span><span style="font-size: 14pt; color: windowtext; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p></o:p></span></p> <p style="text-align: center;" align="center"><span style="font-size: 14pt; color: windowtext; font-family: 'Comic Sans MS';">Sol üst köşede yalnızca gönderenin adresi, alıcı adresi
<br />yerinde bir posta kutusu numarası vardı. Bir ipucu
<br />bulabilmek belki biraz da merakımı giderebilmek için
<br />zarfı açtım ve içindeki mektubu okumaya başladım.
<br />Mektup, sol yanı çiçek resmiyle süslenmiş bir kağıda,
<br />özenli bir el yazısıyla yazılmıştı ve "Sevgili <span class="SpellE">Michael</span>"
<br />diye başlıyordu.. Ve "Annesi yasakladığı için
<br />onu bir daha göremeyeceğini" anlatarak
<br />devam ediyor.. "Ama sakın unutma, seni daima
<br />seveceğim" diye bitiyor.. İmza.. <span class="SpellE">Hannah</span>!.. </span><span style="font-size: 14pt; color: windowtext; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p></o:p></span></p> <p style="text-align: center;" align="center"><span style="font-size: 14pt; color: windowtext; font-family: 'Comic Sans MS';">Elimde yalnızca, mektubu yazan kişiyle, mektubun
<br />yazıldığı kişinin birinci adları vardı. Eve gider gitmez
<br />hemen telefon idaresini aradım.Görevli kişi, kendisine
<br />bildirdiğim adreste yaşayanların telefon numarasını
<br />vermesinin yasalara aykırı olduğunu söyledi. Fakat
<br />ısrarım karşısında: "Belki, size yardımcı olabilirim" dedi.
<br />"Bu adreste bulunan numaraya telefon ederim ve onlar
<br />Kabul ederlerse, sizi görüştürebilirim lütfen bekleyin.."
<br />dedi. İki üç dakika sonra görevlinin sesi geldi..
<br />"Bağlıyorum efendim." Telefonda, karşıdaki hanıma
<br />"<span class="SpellE">Hannah</span> diye birini tanıyıp, tanımadığını" sordum.
<br />
<br />"Bu evi, 30 yıl evvel, <span class="SpellE">Hannah</span> diye kızları olan bir aileden
<br />aldık" dedi. "Peki yeni adreslerini biliyor musunuz?.."
<br />"<span class="SpellE">Hannah</span> annesini bir huzurevine yatıracaktı. Oradan takip
<br />ederseniz, belki adres bulursunuz.." deyip bana huzurevinin
<br />adını verdi.. Hemen aradım.. Yaşlı anne yıllar önce ölmüş..
<br />Ama kızına ait eski bir telefon numarası var. Belki oradan
<br />bilirlermiş.. "Bunların hepsi aptalca aslında" dedim
<br />kendi kendime.. İçinde sadece 3 dolar ve 60 yıl önce
<br />yazılmış bir mektup bulunan cüzdanın sahibini aramak
<br />için bunca zahmete ne gerek var ki.. Aradım numarayı..
<br />
<br />Bir kadın "Şimdi <span class="SpellE">Hannah'nın</span> kendisi bir huzurevinde"
<br />dedi ve numarayı verdi. Hemen orayı çevirdim.. Ses;
<br />"Evet, <span class="SpellE">Hannah</span> burada yaşıyor" dedi.. Saat ona geliyordu
<br />ama hemen yola çıktım, <span class="SpellE">Hannah'yı</span> görmek için..
<br />Devasa bir binanın üçüncü katında şirin bir oda.. Gümüş
<br />saçlı, sıcak tebessümlü bir yaşlı kadın.. Gözlerinin içi ışıl
<br />ışıl ama.. Anlattım olanları.. Cüzdanı ve mektubu gösterip..
<br />Derin bir iç çekti mektuba bakarken ve "Genç adam" dedi,
<br />"Bu mektup, <span class="SpellE">Michael</span> ile son kontağımdı.. Onu öyle
<br />seviyorum ki.. <span class="SpellE">Sean</span> <span class="SpellE">Connery</span> gibi yakışıklıydı.. Hani şu
<br />meşhur aktör.. Ama ben 16 yaşındaydım.. Çok küçüğüm
<br />diye annem kesinlikle izin vermedi.." Derin bir nefes daha..
<br />"<span class="SpellE">Michael</span> <span class="SpellE">Goldstein</span> harika bir insandı. Eğer bulabilirseniz
<br />ona söyleyin lütfen.. Onu hep düşündüm.. Hep.." Bir ufak
<br />sessizlik.. Bir derin nefes daha.." Ve onu hep sevdim.."
<br />İki damla yaş damladı elindeki mektuba, ıslanan gözlerden..
<br />"Ve hiç evlenmedim.. <span class="SpellE">Michael</span> gibi birisini bulamadım ki.."
<br /><span class="SpellE">Hannah'ya</span> teşekkür edip odadan çıktım.
<br />
<br />Binadan çıkarken danışmada beni karşılayan kız
<br />"<span class="SpellE">Hannah</span> Hanım yardımcı olabildi mi size" dedi.." Hiç
<br />değilse bunun sahibinin soyadını öğrendim" dedim..
<br />Cüzdanı elimde sallayarak.. O sırada yanımda dikilip duran
<br />hademe bağırdı.." Hey baksana.. Bu Bay <span class="SpellE">Michael'ın</span>
<br />cüzdanı.. Üzerindeki bu kırmızı şeritten onu nerde
<br />görsem tanırım.. Cüzdanını hep kaybederdi zaten..
<br />Üç kere ben buldum, koridorlarda..
<br />
<br />"<span class="SpellE">Michael</span> sekizinci katta yaşıyordu.. Ok gibi fırladım
<br />tekrar asansöre. <span class="SpellE">Michael</span> yatmamıştı. Okuma odasında
<br />kitap okuyordu. Hemşire beni ve elimdeki cüzdanı gösterdi.
<br /><span class="SpellE">Michael</span> elini arka cebine attı, hızla.. Sonra sevinçle "Evet
<br />bu benim cüzdanım" dedi. "Öğleden sonraki yürüyüş
<br />sırasında kaybetmiş olmalıyım. Size teşekkür borçluyum."
<br />"Hiçbir şey borçlu değilsiniz" dedim. "Ama özür dilerim.
<br />İpucu bulmak için açtım ve içindeki mektubu okudum."
<br />"Mektubu mu okudun?" "Sadece okumakla kalmadım.
<br /><span class="SpellE">Hannah'yı</span> da buldum.." "Buldun mu? Nerde? İyi mi?
<br />Hala eskisi gibi güzel mi. Söyle, lütfen söyle.."
<br />"Çok iyi.. Hem de harika" dedim, yavaşça.. "Bana onun
<br />telefon numarasını ver. Yarın onu hemen arayacağım."
<br />Elime sımsıkı sarıldı.. "O benim tek aşkımdı.. Onu
<br />öyle sevdim ki, asla evlenmedim.. Çünkü bu mektup
<br />geldiğinde hayatım, anlamsal olarak bitmişti."
<br />"Bay <span class="SpellE">Goldstein</span>" dedim.. "Gelin benimle.."
<br />
<br />Asansörle üçüncü kata indik.. Odanın kapısı açıktı.
<br /><span class="SpellE">Hannah</span> sırtı kapıya dönük televizyon izliyordu..
<br />Hemşire ona yaklaştı, omzuna dokundu.. "<span class="SpellE">Hannah</span>"
<br />dedi.. "Bu bay'ı tanıyor musun?" Gözlüklerini
<br />ayarladı bir an baktı, tek kelime etmeden..
<br />"<span class="SpellE">Michael</span>" dedi, <span class="SpellE">Michael</span>, kapıda, kısık sesle..
<br />"<span class="SpellE">Hannah</span>.. Ben <span class="SpellE">Michael</span>.. Beni tanıdın mı?.."
<br />"<span class="SpellE">Michael</span>" diye yutkundu <span class="SpellE">Hannah</span>. "İnanmıyorum..
<br />Bu sensin. Benim <span class="SpellE">Michael'ım</span>." <span class="SpellE">Michael</span>
<br /><span class="SpellE">Hannah'ya</span> doğru yürüdü yavaşça. Sarıldılar.
<br />Hemşire yanıma geldiğinde onun da gözleri yaşlıydı..
<br />"Gördün mü, bak?" dedim "Yaşamda, yaşanması
<br />gereken her şey, er <span class="SpellE">ya</span> da geç, <span class="SpellE">birgün</span> kesinlikle yaşanacaktır."</span><span style="font-size: 14pt; color: windowtext; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p></o:p></span></p> <p style="text-align: center;" align="center"><span style="font-size: 14pt; color: windowtext; font-family: 'Comic Sans MS';">*** </span><span style="font-size: 14pt; color: windowtext; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p></o:p></span></p> <p style="text-align: center;" align="center"><span style="font-size: 14pt; color: windowtext; font-family: 'Comic Sans MS';">Üç hafta sonra beni huzurevinden aradılar.
<br />Pazar günü bir nikah vardı.. Gelebilir miydim?
<br />
<br />Harika bir nikah töreni idi. <span class="SpellE">Hannah</span> ve <span class="SpellE">Michael</span>
<br />beni nikah şahidi yaptılar üstelik. <span class="SpellE">Hannah</span> açık
<br />bej elbisesi içinde çok güzeldi.. <span class="SpellE">Michael</span> de
<br />lacivert takımı içinde hala çok yakışıklı..
<br />Bir nikah tanığı olarak söylüyorum bu gözlemlerimi…</span><span style="font-size: 14pt; color: windowtext; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p></o:p></span></p> <p style="text-align: center;" align="center"><span style="font-size: 14pt; color: windowtext; font-family: 'Comic Sans MS';">Aşklarını <span class="SpellE">onsekiz</span> yaşın heyecanı ve duygusuyla yaşayan
<br />76 yaşındaki gelin ile 79 yaşındaki damadın nikahında
<br />keşke siz de bulunsaydınız… Altmış yıl önce bittiği
<br />sanılan bir aşk öyküsünün, altmış yıl sonra, kaldığı
<br />yerden nasıl filizlendiğine siz de tanık olacaktınız.</span><span style="font-size: 14pt; color: windowtext; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p></o:p></span></p> <p style="text-align: center;" align="center"><span style="font-size: 14pt; color: windowtext; font-family: 'Comic Sans MS';">Çeviren: Nuray <span class="SpellE">Bartoschek</span><o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p> </o:p></span></p></div>adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-62871282393872736072009-02-20T03:17:00.002-08:002009-02-20T03:18:02.955-08:00<title>Bir Cocugun Duyarliligi</title><link href="BiR%20COCUGUN%20DUYARLILIGI_dosyalar/filelist.xml" rel="File-List"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"MS Mincho"; panose-1:2 2 6 9 4 2 5 8 3 4; mso-font-alt:"\FF2D\FF33 \660E\671D"; mso-font-charset:128; mso-generic-font-family:roman; mso-font-format:other; mso-font-pitch:fixed; mso-font-signature:1 134676480 16 0 131072 0;} @font-face {font-family:"Comic Sans MS"; panose-1:3 15 7 2 3 3 2 2 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:script; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:647 0 0 0 159 0;} @font-face {font-family:"\@MS Mincho"; panose-1:0 0 0 0 0 0 0 0 0 0; mso-font-charset:128; mso-generic-font-family:roman; mso-font-format:other; mso-font-pitch:fixed; mso-font-signature:1 134676480 16 0 131072 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} p.MsoPlainText, li.MsoPlainText, div.MsoPlainText {margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Courier New"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} span.SpellE {mso-style-name:""; mso-spl-e:yes;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 57.6pt 70.85pt 57.6pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><div class="Section1"> <p class="MsoPlainText" style="text-align: center;" align="center"><b style=""><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">BİR ÇOCUĞUN DUYARLILIĞI<o:p></o:p></span></b></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Bir pastanın üç otuz paraya satıldığı günlerde 10 yaşında bir <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>çocuk pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu.. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Çocuk sordu: "Çikolatalı pasta kaç para?.." <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>"50 <span class="SpellE">cent</span>!.." <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Bir daha sordu: "Peki dondurma ne kadar.." <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>"35 <span class="SpellE">cent</span>" dedi garson kız sabırsızlıkla.. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Dükkanda yığınla müşteri vardı ve kız hepsine tek başına <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>koşuşturuyordu. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Bu çocukla daha ne kadar vakit geçirebilirdi ki... <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Çocuk parasını bir daha saydı ve "Bir dondurma alabilir miyim <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>lütfen" dedi. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu ve öteki <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>masaya koştu. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Garson kız masayı temizlemek üzere geldiğinde, gözleri doldu <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>birden. Masayı sanki akan yaşları ile temizleyecekti. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Bos dondurma tabağının yanında çocuğun bahşiş olarak <span style=""> </span><span style=""> </span><span style=""> </span>bıraktığı 15 <span class="SpellE">cent</span> duruyordu <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p> </o:p></span></p></div>adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-29610082353637257412009-02-20T03:17:00.001-08:002009-02-20T03:17:47.685-08:00<title>HERKESiN DUASI KENDiNE GORE</title><link href="HERKESiN%20DUASI%20KENDiNE%20GORE_dosyalar/filelist.xml" rel="File-List"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"Comic Sans MS"; panose-1:3 15 7 2 3 3 2 2 2 4; mso-font-charset:0; mso-generic-font-family:script; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:647 0 0 0 159 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; color:windowtext;} p {mso-margin-top-alt:auto; margin-right:0cm; mso-margin-bottom-alt:auto; margin-left:0cm; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; color:black;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><div class="Section1"> <p class="MsoNormal"><b><span style="font-size: 14pt; color: rgb(204, 0, 0); font-family: 'Comic Sans MS';">HERKESİN DUASI KENDİNE GÖRE</span></b><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><i><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 51, 0); font-family: 'Comic Sans MS';">"Dünya bir tuzaktır, tanesi de arzulardır." <b>Hz. Mevlana</b></span></i><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Kayseri Oto Sanayii'nde çalışan kaporta ustalarından biri, acil ödenmesi gereken</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">bir senet borcunun günü geldiği için kendi kendine dua ediyormuş:</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">"Allah'ım hiçbir kardeşime bir şey olmadan, borcumu ödemem için bana iki devrik,</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Bir çarpık araba gönder."</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Ülkemizin trafik kazalarında dünya şampiyonluğu herkesin malumu... </span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Çok geçmeden kaporta ustasının duası kabul olmuş ve ustaya iki devrik,</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">bir çarpık araba gelmiş tamir için... Ve hemen arabalar tamir edilip senet borçları ödenmiş.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Bir müddet sonra 'iki devrik bir çarpık araba' duasının sahibi kaportacı,</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">halı sahada top oynarken düşünce ayağı çıkmış ve soluğu meşhur bir kırıkçı-çıkıkçıda almış.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Çıkıkçıdan içeri girdiğinde kendi ettiği 'iki devrik bir çarpık duası' hatırına gelmiş.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';"> </span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Usta, dayanamamış sormuş kırıkçıdan çocuğuna:</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">"Ayağı kırılan, çıkan çok olsun diye çok dua ediyor musun?</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Uyanık çocuk cevap vermiş. "Tarihi ustacığım. Siz nasıl devrik ve çarpık arabadan</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">para kazanıyorsanız biz de kırık çıkıktan para kazanıyoruz.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Anlaşılan, kaporta ustası gelmeden önce çocuk ve babası da "iki kırık bir çıkık" duası yapmış!..</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p></o:p></span></p></div>adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-77482809197475653832009-02-20T03:16:00.000-08:002009-02-20T03:17:13.312-08:00<title>Son Ders</title><link href="BiLGiSAYARCININ%20SON%20DERSI_dosyalar/filelist.xml" rel="File-List"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"Comic Sans MS"; panose-1:3 15 7 2 3 3 2 2 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:script; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:647 0 0 0 159 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} tt {font-family:"Courier New"; mso-ascii-font-family:"Courier New"; mso-fareast-font-family:"Courier New"; mso-hansi-font-family:"Courier New"; mso-bidi-font-family:"Courier New";} span.SpellE {mso-style-name:""; mso-spl-e:yes;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><div class="Section1"> <p class="MsoNormal" style="text-align: center;" align="center"><tt><b style=""><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">SON DERS<o:p></o:p></span></b></tt></p> <p class="MsoNormal"><tt><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Bir <span class="SpellE">profösörün</span> mezun edeceği talebelerine verdiği son ders: </span></tt><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /><span style=""> </span><tt><span style="font-family: 'Comic Sans MS';">Bilgisayar Mühendisi Arkadaş, İnşallah iyi bir donanımcı veya iyi bir yazılımcı veya iyi bir <span class="SpellE">networkçü</span> veya iyi bir sistem yöneticisi olacaksın. </span></tt>
<br /><span style=""> </span><tt><span style="font-family: 'Comic Sans MS';">Yalnız şu mühim meseleleri sakın aklından çıkarma;<o:p></o:p></span></tt></span></p> <p class="MsoNormal"><tt><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Bu kainatın öyle bir donanımcısı vardır ki, bütün mevcudâtı ve </span></tt><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /><tt><span style="font-family: 'Comic Sans MS';"> içinde yer yüzünü <span class="SpellE">create</span> etmiş, güneşi bir <span class="SpellE">power</span> <span class="SpellE">source</span>, ayı bir <span class="SpellE">system</span> <span class="SpellE">clock</span> yapmış. O <span class="SpellE">power</span> <span class="SpellE">source'dur</span> ki kesintiye uğramaz ve o <span class="SpellE">system</span> <span class="SpellE">clocktur</span> ki şaşmaz ve şaşırmaz, o donanımcının ilminin ve sanatının nihayetsizliğini gösterir. </span></tt>
<br /><span style=""> </span><tt><span style="font-family: 'Comic Sans MS';">Bu zât aynı zamanda öyle yüce bir programcıdır ki, şu muazzam dünya üzerinde çalışacak şekilde koca hayat programını yazmış, <span class="SpellE">yüzbinlerce</span> yıldan fazladır, <span class="SpellE">error</span> verdirmeden, <span class="SpellE">crash</span> ettirmeden çalıştırıyor. </span></tt>
<br /><span style=""> </span><tt><span style="font-family: 'Comic Sans MS';">Eğer onun ne kadar iyi bir programcı olduğunu da anlamak istersen, önce kendine bak. Gözünle göremediğin küçücük bir hücrene bütün kodunu <span class="SpellE">save</span> etmiş ve yine o küçücük hücrende <span class="SpellE">execute</span> ettiriyor. Madem ki DNA'nın bir program olduğu apaçıktır, ve bir program programcısız olamaz demek ki, senin programcılığın ancak o büyük zâtın programcılığına ancak bir ayna hükmündedir. </span></tt>
<br /><span style=""> </span><tt><span style="font-family: 'Comic Sans MS';">Yine senin bütün hücrelerinden oluşturduğu <span class="SpellE">network'ün</span> içinde hadsiz protokollerle o hücreleri konuşturduğu gibi, madem ki senin de diğer insanlarla türlü dillerde ve protokollerde konuşabilmen için gerekli donanımı yanına vermiştir, öylece de gördürüyor, konuşturuyor ve dinletiyor. Ve madem ki sen etrafındaki bütün cisimlerden haber alasın diye ışık, ses gibi türlü <span class="SpellE">mediayı</span> hazırlamış kullandırıyor, ve sen bunları keşfeder, kullanır fakat <span class="SpellE">upgrade</span> edemezsin, o halde öyle büyük bir <span class="SpellE">network</span> uzmanı zât vardır ki senin her türlü ihtiyacını bilir, ona göre teçhizatını verir. Senin <span class="SpellE">networkçülüğün</span> ancak onun, sonsuz ilminden sana verdiği bir küçük parça ve bir büyük nimettir. </span></tt>
<br /><span style=""> </span><tt><span style="font-family: 'Comic Sans MS';">Arkadaş, aldanma! Şu güzel dünya hayatı programı bir <span class="SpellE">limited</span> <span class="SpellE">trial</span> <span class="SpellE">version'dur</span>, görüyorsun ki elde ettiğin malı mülkü hiç bir surette <span class="SpellE">save</span> edemiyorsun. Öyle ise, bu kâinat yazılımını yazanı tanı. Hem hiç mümkün müdür ki bir programcı bu kadar güzel bir program yapsın ve yaptığı programda <span class="SpellE">about</span> kesimi koyup kendini tanıttırmasın. Öyle ise bu kainatın en büyük donanımcısı, programcısı, <span class="SpellE">networkçüsü</span> ve sistem yöneticisi olan zâtın her yere işlediği <span class="SpellE">about</span> kesimlerini gör, öğren, <span class="SpellE">full</span> versiyonunu kazanmak için çalış. </span></tt>
<br /><span style=""> </span><tt><span style="font-family: 'Comic Sans MS';">Unutma ki hiç bir hareketin atlanmadan çok dikkatli <span class="SpellE">loglar</span> tutuluyor. Bu <span class="SpellE">loglar</span> her şeye gücü yeten o sistem yöneticisi tarafından <span class="SpellE">open</span> edilip <span class="SpellE">check</span> edilecektir. <o:p></o:p></span></tt></span></p> <p class="MsoNormal"><tt><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span><span class="SpellE">Amann</span> ha <span class="SpellE">diccat</span>!...</span></tt><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p></o:p></span></p></div>adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-3228080690162686662009-02-20T03:15:00.003-08:002009-02-20T03:15:46.086-08:00<title>BES MAYMUN</title><link href="BES%20MAYMUN_dosyalar/filelist.xml" rel="File-List"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"Comic Sans MS"; panose-1:3 15 7 2 3 3 2 2 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:script; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:647 0 0 0 159 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} h1 {mso-style-next:Normal; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; text-indent:45.0pt; mso-pagination:widow-orphan; page-break-after:avoid; mso-outline-level:1; font-size:14.0pt; mso-bidi-font-size:10.0pt; font-family:Arial; mso-font-kerning:0pt; font-weight:normal;} p.MsoBodyText, li.MsoBodyText, div.MsoBodyText {margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:14.0pt; mso-bidi-font-size:10.0pt; font-family:Arial; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><div class="Section1"> <h1><span style="font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>BEŞ MAYMUN<o:p></o:p></span></h1> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 45pt;"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span><o:p></o:p></span></p> <p class="MsoBodyText" style="text-indent: 45pt;"><span style="font-family: 'Comic Sans MS';">Kafese beş maymunu koyarlar, ortaya da bir merdiven ve tepesine de iple muzları asarlar. Her bir maymun merdivenleri çıkarak muzlara ulaşmak istediğinde dışarıdan üzerine soğuk su sıkarlar. Her bir maymun aynı denemeye giriştiğinde çok soğuk suyla ıslatılır, bütün maymunlar bu denemeler sonunda sırılsıklam ıslanırlar. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 45pt;"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">Bir süre sonra muzlara hareketlenen maymunlar diğerleri tarafından engellenmeye başlanır. Su kapatılıp, maymunlardan biri dışarı alınıp ve yerine yeni bir maymun konulur, ilk yaptığı iş muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmak olur. Fakat diğer dört maymun buna izin vermez ve yeni maymunu döverler. Daha sonra ıslanmış maymunlardan biri daha yeni bir maymunla değiştirilir ve merdivene ilk yaptığı atakta dayak yer, bu ikinci yeni maymunu en şiddetli ve istekli döven ilk yeni maymundur. Islak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir. En yeni gelen maymun da ilk atağında cezalandırılır. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 45pt;"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">Diğer dört maymundan yeni gelen ikisinin, en yeni gelen maymunu niye dövdükleri konusunda hiçbir fikirleri yoktur. Son olarak en baştaki ıslanan maymunların dördüncüsü ve beşincisi de yenileriyle değiştirilir. Tepelerinde bir salkım muz asılı olduğu halde artık hiçbiri merdivene yaklaşmamaktadır. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 45pt;"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">Neden mi? Çünkü burada işler böyle gelmiş ve böyle gitmektedir...'</span><span style="font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p></o:p></span></p></div>adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-63880958494817039722009-02-20T03:15:00.001-08:002009-02-20T03:15:29.022-08:00<title>Kendi Elimizden</title><link href="BASA%20GELEN%20MUSIBETLER_dosyalar/filelist.xml" rel="File-List"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:Tahoma; panose-1:2 11 6 4 3 5 4 4 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:swiss; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:553679495 -2147483648 8 0 66047 0;} @font-face {font-family:"Comic Sans MS"; panose-1:3 15 7 2 3 3 2 2 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:script; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:647 0 0 0 159 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} p {mso-margin-top-alt:auto; margin-right:0cm; mso-margin-bottom-alt:auto; margin-left:0cm; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} span.SpellE {mso-style-name:""; mso-spl-e:yes;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><div class="Section1"> <p style="text-align: center;" align="center"><b style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 0, 255); font-family: 'Comic Sans MS';">HEP KENDİ ELİMİZDEN<o:p></o:p></span></b></p> <p><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 0, 255); font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>"Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizin yaptığı (işler) yüzündendir" <span style=""> </span>[Kuran-ı Kerim, Şura, 30] </span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br />
<br /><span style=""> </span>Portekiz'de 27 yaşındaki <span class="SpellE">Sophie</span> <span class="SpellE">Lagoa</span> ismindeki bir kadın sürücü, sarhoş bir vaziyette araba kullandığı gerekçesiyle trafik polisleri tarafından yakalanarak mahkemeye sevk edilir.
<br />
<br /><span style=""> </span>Kadın, oldukça ağır olan bu trafik cezasından kurtulabilmek için sahasında çok iyi bir avukat olan <span class="SpellE">Eduardo</span> <span class="SpellE">Borja</span> ile anlaşır. Avukat, bütün meslekî marifetlerini kullanarak bayan <span class="SpellE">Sophie'yı</span> ceza almaktan kurtarır.
<br />
<br /><span style=""> </span>Başına gelen musibetten ders alıp uslanmayan <span class="SpellE">Sophie</span> <span class="SpellE">Lagoa</span>, <span class="SpellE">beraatini</span> kutlamak için bir bara gidip sarhoş oluncaya kadar içer. Daha sonra da yine sarhoş vaziyette direksiyonun başına geçer.
<br />
<br /><span style=""> </span>Ve o sarhoş kafayla yolda giderken bir vatandaşa çarparak onu yirmi metre kadar arabasıyla sürükler. Perişan vaziyette hastaneye kaldırılan adam bütün müdahalelere rağmen kurtarılamayarak ölür.
<br />
<br /><span style=""> </span>Bayan <span class="SpellE">Sophie</span> <span class="SpellE">Lagoa</span>, hapishanenin yolunu tuttuktan günler sonra, arabasıyla çarparak ölümüne sebep olduğu adamın, kendisini sarhoş araba kullandığı gerekçesiyle ceza almaktan kurtaran avukat <span class="SpellE">Eduardo</span> <span class="SpellE">Borja</span> olduğunu öğrenecektir. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p> </o:p></span></p></div>adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-69323260388064945422009-02-20T03:14:00.004-08:002009-02-20T03:15:08.859-08:00<title>FOTOGRAF SAKASINDAN GERCEGE</title><link href="FOTGRAF%20SAKASINDAN%20GERCEGE_dosyalar/filelist.xml" rel="File-List"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"Comic Sans MS"; panose-1:3 15 7 2 3 3 2 2 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:script; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:647 0 0 0 159 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; color:black;} p {mso-margin-top-alt:auto; margin-right:0cm; mso-margin-bottom-alt:auto; margin-left:0cm; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; color:black;} span.SpellE {mso-style-name:""; mso-spl-e:yes;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><div class="Section1"> <p class="MsoNormal" style="margin-left: 27pt;"><b><span style="font-size: 14pt; color: rgb(204, 0, 0); font-family: 'Comic Sans MS';">FOTOĞRAF ŞAKASINDAN GERÇEĞE</span></b><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p style="margin-left: 27pt;"><i><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 51, 0); font-family: 'Comic Sans MS';">"Ya hayır söyle, <span class="SpellE">ya</span> sus"</span></i><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 51, 0); font-family: 'Comic Sans MS';"> <b>Hadis-i Şerif</b></span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p style="margin-left: 27pt;"><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Dil, Allah'ın ademoğluna bahşettiği en büyük nimetlerden biridir. Fakat insan bu nimeti kullanmadan önce çok</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">düşünmeli, maksadını ifade ederken <span class="SpellE">ağzindan</span> çıkanlara özen göstermelidir. Çünkü insanın ağzından çıkan sözler</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">dua yerine geçip insanı o ifadenin anlamı çerçevesinde bir neticeye <span class="SpellE">mahküm</span> edebilir. Tıpkı anlatılan ibretli</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">hadisede olduğu gibi:</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p style="margin-left: 27pt;"><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Yaz sezonunda arkadaşlarıyla birlikte Bozcaada'da tatil yapan <span class="SpellE">Gökşin</span> <span class="SpellE">Özbak</span>, burada bir hurda araba görünce, hemen aklına bir espri geldi. Genç adam, arabanın içine girip sağ arka koltuğuna oturdu ve ölmüş gibi poz vererek</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span class="SpellE"><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">fotografını</span></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';"> çektirdi.</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p style="margin-left: 27pt;"><span class="SpellE"><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Gökşin</span></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">, tatil dönüşünde bu <span class="SpellE">fotografı</span> arkadaşlarına gösterip şaka yapacak ve "Trafik kazası geçirdim ve öldüm.</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Bakın bu da ölümümün fotoğrafı... Ben aslında bir hortlağım." diyecekti. (...)</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p style="margin-left: 27pt;"><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Tatil bitti ve <span class="SpellE">Gökşin</span> memleketine döndü. Kısa bir süre sonra gelen Ramazan bayramı vesilesi ile <span class="SpellE">Gökşin</span> ailesi </span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">İzmir'e gitmeye karar verdiler. Otomobili <span class="SpellE">Gökşin'in</span> babası kullanıyordu. Manisa-<span class="SpellE">Kırkaç</span> girişinde bir süre mola</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">veren aile, biraz dinlendikten sonra tekrar yola koyuldular. Yola çıkalı henüz birkaç dakika olmuştu ki, önlerine aniden bir yaya fırladı. Baba Hikmet Bey, direksiyonu kırdı ama yayaya çarpmayı engelleyemedi.</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Kazanın etkisiyle Hikmet Bey direksiyon hakimiyetini kaybetti. Ön cam patladı ve araba dört takla atarak bir hendeğe yuvarlandı.</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="margin-left: 27pt;"><span class="SpellE"><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Gökşin</span></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">, tıpkı 7 ay önce şaka olsun diye çektirdiği fotoğraftaki gibi, arabanın arka koltuğunda oturuyordu.</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Görüntüsü de, fotoğraftakine çok benziyordu; bir farkla...! Bu şaka değil, Bu şaka değil, gerçek bir görüntüydü</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">ve kan ile renklenmişti. Fotoğraf şakası ne yazık ki, gerçek olmuştu.</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p></o:p></span></p></div>adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-25457823738173296762009-02-20T03:14:00.003-08:002009-02-20T03:14:31.430-08:00<title>Tek Kollu Sampiyon</title><link href="AZiM%20TEK%20KOLLU%20SAMPIYON_dosyalar/filelist.xml" rel="File-List"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"MS Mincho"; panose-1:2 2 6 9 4 2 5 8 3 4; mso-font-alt:"\FF2D\FF33 \660E\671D"; mso-font-charset:128; mso-generic-font-family:roman; mso-font-format:other; mso-font-pitch:fixed; mso-font-signature:1 134676480 16 0 131072 0;} @font-face {font-family:"Comic Sans MS"; panose-1:3 15 7 2 3 3 2 2 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:script; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:647 0 0 0 159 0;} @font-face {font-family:"\@MS Mincho"; panose-1:0 0 0 0 0 0 0 0 0 0; mso-font-charset:128; mso-generic-font-family:roman; mso-font-format:other; mso-font-pitch:fixed; mso-font-signature:1 134676480 16 0 131072 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} p.MsoPlainText, li.MsoPlainText, div.MsoPlainText {margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Courier New"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 57.6pt 70.85pt 57.6pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><div class="Section1"> <p class="MsoPlainText" style="margin-left: 35.4pt; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span><span style=""> </span><span style=""> </span>AZİM<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Japon çocuğun tek hayali çok ünlü bir karateci olmaktı. Fakat ailesi buna izin vermezdi. Bir gün talihsiz bir kaza sonucu çocuk sol kolunu kaybetti. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Ailesi çocuğun moralinin çok kötü olduğunu görünce ona bir karate hocası tuttu. Hoca ilk dersinde çocuğa karsısındakini sağ koluyla tutup üstünden savurmayı gösterdi. Hatta ikinci, üçüncü ve sonraki bütün derslerde hep aynı hareketi yapıyorlardı. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Çocuk bir gün hocasına "hocam ben çok sıkıldım, artık başka hareketlere geçsek" dedi. Hoca ise bunu kabul etmeyerek dünyada bu işi en hızlı yapan kişi olmadıkça bitirmeyeceğini söyledi. Çocuk o kadar hızlanmıştı ki, hocasını bile göz açıp kapayıncaya kadar yerden yere vuruyordu. Bir gün hoca elinde bir kağıtla geldi kağıtta çocuğun gençler karate şampiyonasına katılabileceği yazıyordu. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">Çocuk çok şaşırdı. Ertesi gün salonda ilk rakibinin karşısına çıkacakken heyecanla hocasına sordu, "hocam bu iş nasıl olur? Ben sadece tek hareket biliyorum kesin kaybederim" Hocası ise "sen sadece hareketi yap" cevabını verdi. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Çocuk ringe çıktı ve hareketiyle rakibini eledi. Hatta tek hareketle finale kadar çıktı. Finalde karşısında kendisinin iki katı birisi vardı. Önce çok korktu ama gene bildiği hareketi yaparak son rakibini de yendi ve şampiyon oldu. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Sevinçle hocasının yanına koştu ve sordu "hocam nasıl olur anlamıyorum, sadece bir hareket biliyorum, tek kolluyum ve şampiyon oldum" Hocası çocuğa baktı ve dedi ki, "senin yaptığın hareket karatedeki en zor hareketlerden biridir. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span><o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><span style=""> </span>Ve bir tek savunması vardır o da, rakibin sol kolunu tutmak". <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoPlainText"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p> </o:p></span></p></div>adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-29594797639506405472009-02-20T03:14:00.001-08:002009-02-20T03:14:11.071-08:00<title>ESPRI GERCEK OLDU</title><link href="ESPRI%20GERCEK%20OLDU_dosyalar/filelist.xml" rel="File-List"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:Tahoma; panose-1:2 11 6 4 3 5 4 4 2 4; mso-font-charset:0; mso-generic-font-family:swiss; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:553679495 -2147483648 8 0 66047 0;} @font-face {font-family:"Comic Sans MS"; panose-1:3 15 7 2 3 3 2 2 2 4; mso-font-charset:0; mso-generic-font-family:script; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:647 0 0 0 159 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; color:windowtext;} p {mso-margin-top-alt:auto; margin-right:0cm; mso-margin-bottom-alt:auto; margin-left:0cm; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; color:black;} span.SpellE {mso-style-name:""; mso-spl-e:yes;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><div class="Section1"> <p class="MsoNormal"><b><span style="font-size: 14pt; color: rgb(204, 0, 0); font-family: 'Comic Sans MS';">ESPRİ GERÇEK OLDU</span></b><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Yüksel Hanım 16 Ağustos 1999 tarihinde kocası ile birlikte Ankara'da misafirlikte bulunuyordu.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Kocası Hasan Yavuz Bey, o akşam ısrarla İstanbul <span class="SpellE">Avcılar'daki</span> evine dönmek istiyordu.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Hasan Bey ısrarlarını sürdürünce eşi Yüksel Hanım kocasına, "Evimiz mi yıkılıyor,</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">duralım bir gece daha!" diye çıkıştı.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Ertesi gün kıyameti andıran o büyük 17 Ağustos depremi patlak verince <span class="SpellE">pürtelaş</span> İstanbul'a dönen</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">aile, <span class="SpellE">Avcılar'daki</span> evlerine geldiklerinde gördükleri enkaz manzarası karşısında şaşkına döndüler ve</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">o gece İstanbul'a dönmedikleri için Allah'a şükrettiler.</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p></o:p></span></p></div>adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-76773806382803265192009-02-20T03:13:00.003-08:002009-02-20T03:13:55.290-08:00<title>ECEL GELiNCE BASA</title><link href="ECEL%20GELiNCE%20BASA_dosyalar/filelist.xml" rel="File-List"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"Comic Sans MS"; panose-1:3 15 7 2 3 3 2 2 2 4; mso-font-charset:0; mso-generic-font-family:script; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:647 0 0 0 159 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; color:windowtext;} p {mso-margin-top-alt:auto; margin-right:0cm; mso-margin-bottom-alt:auto; margin-left:0cm; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; color:black;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><div class="Section1"> <p class="MsoNormal"><b><span style="font-size: 14pt; color: rgb(204, 0, 0); font-family: 'Comic Sans MS';">ECEL GELİNCE BAŞA</span></b><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><i><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 51, 0); font-family: 'Comic Sans MS';">"Kundak ile kefen arası kaç adım?" <b>Gürbüz Azak</b></span></i><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Sevim hanım, yaşadığı Anadolu kasabasında kaynak atölyesi bulunan 35 yaşındaki Harun Keleş ile</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">hayatını birleştirdi. İki yıl sonra dünyalar güzeli ilk kızları Canan, ardından da Ebru dünyaya geldi.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Çok Mutluydular.. Ta ki, Sevim hanımın başında ağrılar başlayıp, beyninde ur olduğu anlaşılana kadar...</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Muayeneler, tetkikler, tahliller derken, Sevim hanımın tedavi için İstanbul'a gitmesine karar verildi.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Ve Sevim hanım Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde beyin ameliyatı oldu.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Sevim hanım bu ağır hastalıktan kurtulduğuna inanmıştı ki yeniden rahatsızlandı.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Kadını iyice muayene eden doktorlar bu kez, yaşaması için ilik naklinden başka çare olmadığını söylediler.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Kızlarından ilik nakli yapılması düşünüldü. Ancak tetkikler neticesinde dokuların uyuşmadığı görüldü.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Bunun üzerine doktorlar, "İstersen yeniden hamile kal. Doğacak çocuğun iliği uygun olabilir" dediler.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Bu arada bütün bu tedaviler sırasında Keleş Ailesi de varını yoğunu satmak zorunda kaldı.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Genç kadın bir müddet sonra tekrar hamile kaldı ve bu kez oğlu Halit'i dünyaya getirdi.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Minik Halit birkaç aylık olup ilik nakli yapılacak duruma gelince bu kez Sevim Hanım minik</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">bebeğinden nakil yaptırmak istemediğini belirtti.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Halit tek oğlu olduğu için, "Oğluma dokundurtmam. Ben öleyim ama ona birşey olmasın."</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">diyerek kararında direnen kadının hastalığı giderek ilerliyordu.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Sevim Hanım, yaşama umuduyla yine doktorlara gitti ve "Oğluma kıyamadım. Bir daha hamile kalsam,</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">ömrüm yeter mi? diye sordu. Olumlu cevap alınca yeniden hamile kaldı. Fakat kaderden kaçılmıyordu.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Sevim Hanım, yeni bebeğinin doğumuna beş ay kala 1.5 yaşındaki Halit'iyle fırına ekmek almaya</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">giderken ehliyetsiz bir sürücünün kullandığı kamyonetin çarpmasına maruz kaldı.</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Kadıncağız ilik nakli için kıyamadığı biricik oğlu Halit'i can havliyle kenara fırlatmayı başardı fakat kendisi</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">bu trafik canavarından sorumsuzca kullandığı kamyonetle dokuz metre sürüklenerek karnındaki yaşam</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">umudu olan bebeği ile birlikte feci şekilde öldü</span><span style="font-size: 14pt; color: black; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p> </o:p></span></p></div>adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-24521531428376582282009-02-20T03:13:00.001-08:002009-02-20T03:13:27.705-08:00<title>ARKADASLIK</title><link href="ARKADASLIK%20KOTU%20KARAKTER_dosyalar/filelist.xml" rel="File-List"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"Comic Sans MS"; panose-1:3 15 7 2 3 3 2 2 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:script; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:647 0 0 0 159 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} p.MsoBodyText, li.MsoBodyText, div.MsoBodyText {margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; line-height:150%; mso-pagination:widow-orphan; font-size:14.0pt; mso-bidi-font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; letter-spacing:1.0pt;} tt {font-family:"Courier New"; mso-ascii-font-family:"Courier New"; mso-fareast-font-family:"Courier New"; mso-hansi-font-family:"Courier New"; mso-bidi-font-family:"Courier New";} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><div class="Section1"> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt; line-height: 150%;"><tt><span style="font-size: 14pt; line-height: 150%; font-family: 'Comic Sans MS'; letter-spacing: 1pt;"><span style=""> </span>ARKADAŞLIK<o:p></o:p></span></tt></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt; line-height: 150%;"><tt><span style="font-size: 14pt; line-height: 150%; font-family: 'Comic Sans MS'; letter-spacing: 1pt;">Kötü karakterli bir genç varmış. Bir gün babası ona çivilerle dolu bir torba vermiş. "Arkadaşlarınla tartışıp, kavga ettiğin her zaman bu tahtaya bir çivi çak" demiş. Genç, ilk gün tahtaya 37 çivi çakmış. Sonraki haftalarda kendi kendini kontrol etmeye çalışmış ve geçen her gün daha az çivi çakmış. <o:p></o:p></span></tt></p> <p class="MsoBodyText" style="text-indent: 35.4pt;"><tt><span style="line-height: 150%; font-family: 'Comic Sans MS';">Nihayet bir gün gelmiş ki genç tahtaya hiç çivi çakmamış. Babasına gidip söylemiş. Babası onu yeniden tahtanın önüne götürmüş. Gence "Bugünden başlayarak tartışmayıp kavga etmediğin her gün için tahtadan bir çivi çıkar" demiş.<o:p></o:p></span></tt></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt; line-height: 150%;"><tt><span style="font-size: 14pt; line-height: 150%; font-family: 'Comic Sans MS'; letter-spacing: 1pt;">Günler geçmiş. Bir gün gelmiş ki her çivi çıkarılmış. Babası oğluna "Aferin! iyi davrandın ama bu tahtaya dikkatli bak. Çok delik var. Artık geçmişteki gibi güzel olmayacak" demiş. <o:p></o:p></span></tt></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt; line-height: 150%;"><tt><span style="font-size: 14pt; line-height: 150%; font-family: 'Comic Sans MS'; letter-spacing: 1pt;">Arkadaşlarla tartışılıp kavga edildiği zaman kötü kelimeler söylenilir. Her kötü kelime bir yara (delik) bırakır. Arkadaşına bin defa kendisini affettiğini söyleyebilirsin, ama bu delik aynen kalacak kapanmayacak. Bir arkadaş ender bulunan bir mücevher gibidir. Seni güldürür, yüreklendirir, ihtiyaç duyduğunda sana yardımcı olur, seni dinler ve sana yüreğini açar" demiş.</span></tt><tt><span style="font-size: 14pt; line-height: 150%; font-family: 'Comic Sans MS';"> </span></tt><span style="font-family: 'Comic Sans MS';">
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br /></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p></o:p></span></p></div>adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7450430743518115702.post-78855704122378083332009-02-20T03:12:00.004-08:002009-02-20T03:13:10.075-08:00<title>Dunyada Olumden Baskasi Yalan</title><link href="Dunyada%20Olumden%20Baska_dosyalar/filelist.xml" rel="File-List"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"Comic Sans MS"; panose-1:3 15 7 2 3 3 2 2 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:script; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:647 0 0 0 159 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; color:black;} p {mso-margin-top-alt:auto; margin-right:0cm; mso-margin-bottom-alt:auto; margin-left:0cm; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; color:black;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><div class="Section1"> <p class="MsoNormal"><b><span style="font-size: 14pt; color: rgb(204, 0, 0); font-family: 'Comic Sans MS';">DÜNYADA ÖLÜMDEN BAŞKASI YALAN</span></b><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">"Hiçbir yiğidin kaza ve kader okuna karşı kalkanı yoktur." Hazreti Ali (r.a.)</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Kayseri-Kuşadası seferinde Konya yakınlarında akaryakıt tankeriyle çarpışan yolcu otobüsünün alevler içinde</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">cayır cayır yandıktan sonra geride kalan korkunç görüntüsü hafızalardan kolay kolay silinecek gibi grğil.</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">O korkunç kazada otobüsteki 48 kişiyle birlikte Türk milletinin yüreği alev alev yanmıştı ama yanmayanlar da</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">vardı! Otobüsün metal kısımları bile yanıp kavrulurken "Dünyada ölümden başkası yalan" yazılı bir kağıt</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">parçasının yanmaması tam bir ibret-i âlemdi.</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 3. sınıf öğrencisi Şencan Komşusu adlı genç bir kız da,</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">o alev topu otobüste yanmaktan kurtulmuştu Fakat?!</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Şencan Komşucu, Kayseri eşradından Faruk Çarşıbaşı adlı Hayırseverden burs alıyordu. Şencan, Cumhuriyet</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Bayramı tatilini de fırsat bilip memleketine gitmek için otobüsten yerini ayırttı. Bursunu almak için kazanın olduğu</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">gecenin akşamı arkadaşlarıyla birlikte Faruk Çarşıbaşı'nın kapısını çaldı.</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Şencan'a, resmi bazı aksaklıklardan olduğu ifade edilip resmi daireler kapalı olduğu için "Burs işini pazartesi</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">halledelim " denildi. Şencan, ailesine iki gün daha geç gideceği için üzülmesine rağmen "geç olsun da güç olmasın"</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">düşüncesiyle pazartesi görüşmek üzere vedalaşıp otobüs rezervasyonunu da iptal ettirdi.</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Ve Şencan, kaderin garip tecellisi olarak otobüse binmekten kılpayı kurtuldu.</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Pazartesi günü Faruk Bey'e sabahın erken saatlerinde gelen Şencan, Siz benim hayatımı kurtardınız. Bana cuma akşamı bursumu verseydiniz o alev yanan otobüsün içinde ben de yanacaktım. O resmi problem çıkmasaydı</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">bursumla biletimi alarak memleketime gidecektim. Bursumu alamayınca o otobüse de binmedim. Dolayısı ile</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">yanmaktan ve ölmekten kurtuldum." der. Daha sonra da, Faruk Bey'e teşekkürlerini ifade edip memleketine gider.</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Alev otobüse binmekten son anda vazgeçip hayatı kurtulan Şencan, memleketinden döndükten sonra okula</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">gitmek için otobüs durağına geldiğinde otobüsün hareket ettiğini görür. Aceleyle otobüsün ön kapısına yetişir</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">ama otobüs hareket halindedir. Otobüs ana caddeye çıkmak için durunca Şencan da otobüsün kendisi için</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">durduğunu zannederek tekrar kapıya koşar. Kapının açılacağını bekleyen Şencan ayağını kapıya uzattığı anda</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Şencan'ı farketmeyen otobüs şöförü hareket edince bir anda aracın tekerlekleri altında kalarak ezilir.</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Feci bir şekilde yaralanan Şencan, alelacele Tıp Fakültesi Hastane'sine kaldırılır, fakat bütün müdahalelere</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';">
<br /></span><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">rağmen kurtulamaz.</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"> <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 14pt; color: rgb(0, 0, 102); font-family: 'Comic Sans MS';">Evet, ecel Şencan'ı yanan otobüste değil de başka otobüste yakalamıştır.</span><span style="font-size: 14pt; font-family: 'Comic Sans MS';"><o:p></o:p></span></p></div>adminhttp://www.blogger.com/profile/18196584606054729016noreply@blogger.com0